İlliyet ve maluliyet: (Determinizm, Nedensellik)
Olay ve vakaların birbirine belirli bir şekilde bağlı olması, her şeyin bir sebebi olması,
ya da her şeyin bir sebebe bağlanarak açıklanabilir olması,
ya da belli sebeplerin belirli sonuçları doğuracağı, aynı sebeplerin aynı şartlarda aynı sonuçları vereceğini iddia eden felsefi bir kavramdır.
Bu felsefeye göre kainatta her şey sebeplerin tasarrufunda ve idaresindedir.
ALLAH’ın kainat üzerindeki tedbir ve tasarrufunu inkar ediyorlar. Bir nevi sebepleri ilahlaştırıyorlar. Neticeyi sebepten biliyorlar.
Sebepler neticeleri yaratmıyor, sadece onların teşekkül ve yaratılmasında vasıtalık ve araçlık yapıyor. ALLAH kainatta sebepler vasıtası ile iş yapıyor. Bu yüzden kainatta sebepler, bir SÜNNETULLAH ve ADETUULLAH nevinden sabit ve daimidirler. ALLAH bu nizamını bozmuyor, sürekli ve devamlı yapmıştır. Zaten determinist felsefeyi yanıltan da bu kanun ve sebeplerin istikrar ve devamlılığıdır. Yani aynı neticenin aynı sebeplerle sürekli beraber olmaları insanların ekserisini yanıltmıştır.
Halbuki elma ağacı, elmanın; arı, balın; inek, sütün, bir katrilyon yıl geçse de mucidi ve yaratıcısı olamaz. Zira kanunların ve sebeplerin sürekli olması bir nizamı gösterir,
nizam ise Nazımı akla ispat eder.
Kainatta her netice bir sebep vasıtası ile yaratılıyor. Sebepsiz bir netice yoktur. ALLAH kainatta sebeplerle iş görmeyi kendine adet edinmiştir. Yani kainatta sebep sonuç ilişkisi hakimdir. Bu hakikati yukarıda izah etmiştik. Lakin ALLAH sebepleri gayet derecede zayıf ve kuvvetsiz, neticeyi ise gayet derecede kuvvetli ve sanatlı yaratmıştır.
Bunun hikmeti ise, insanlar neticeyi sebepten bilmesinler diyedir.
Yani neticeyi tanzim edip yaratan, sebepler değil, ALLAH’tır.
Sebeplerin zayıf, sebepten hasıl olan neticenin kuvvetli olduğuna milyonlarca örnek verilebilir. Mesela, bir köy ahalisini bir asker zorla bir yere sevk edebilir. Buradaki sevk kuvveti askerin şahsından değil, askerlik münasebeti ile dayandığı ordu kuvvetinden geliyor. Bu yüzden asker kendi namına değil, ordu namına bu işi yapıyor denilir. Yoksa aksini iddia etmek hamakat olur. Zira bir askerin şahsi kuvveti bu kadar insanı zorla bir yere sevk etmeye yetmez.
Yine tohum ve çekirdek ALLAH’ın kudretine bir perde, bir sebeptir. Yoksa mucit ve yaratıcı değildir. Çekirdek ve tohumun mahiyeti gayet basit ve zayıf iken, çekirdek ve tohumdan hasıl olan ağacın mahiyeti ise gayet mükemmel ve ağırdır. Böyle bir sebebin, böyle bir neticeyi yaratıp, bütün işlerini tedbir ve idare etmesi mümkün değildir. Öyle ise çekirdek ve tohum her şeye kudreti yeten bir Zatın memuru ve hizmetkarıdır. Tıpkı asker örneğindeki gibi.
Yine tohum ve çekirdek ALLAH’ın kudretine bir perde, bir sebeptir. Yoksa mucit ve yaratıcı değildir. Çekirdek ve tohumun mahiyeti gayet basit ve zayıf iken, çekirdek ve tohumdan hasıl olan ağacın mahiyeti ise gayet mükemmel ve ağırdır. Böyle bir sebebin, böyle bir neticeyi yaratıp, bütün işlerini tedbir ve idare etmesi mümkün değildir. Öyle ise çekirdek ve tohum her şeye kudreti yeten bir Zatın memuru ve hizmetkarıdır. Tıpkı asker örneğindeki gibi.
Mercimek tanesi büyüklüğünde olan hafızanın milyonlarca levhayı ve resimleri muhafaza etmesi, küçük bir et parçasının işi olamaz. ALLAH’ın kudretinin bir harikası ve tecellisidir. Şayet insanın yaşamı boyunca görüp duyduğu bütün şeyleri şu tırnak kadar et ve ondaki hücreler arşivliyor dersek ve oradaki, ALLAH’ın harika kudret ve tasarrufunu o adi et parçasına ve şuursuz hücrelere havale edersek, tam bir akılsızlık etmiş oluruz.
Her bir sebebin netice karşısında aciz ve zayıf durması, ALLAH’ın kudret ve tasarrufuna işaret eden bir levha bir işarettir. Ya da sebep ile sebepten hasıl olan netice arasındaki büyük boşlukta ALLAH’ın isim ve sıfatları güneş gibi doğar ve kendini ilan eder. Bu boşlukta parlayan sıfatları görmemek ve ALLAH hakkında marifete ulaşamamak tam bir hamakat ve cehalettir. Elma gibi harika bir netice ile elmaya sebep olan ağaç arasındaki boşlukta bin bir tane güneş, yani bin bir ism-i İlahi tulu etmektedir. Bunları okumak gerekir.
Elmanın güzel bir şekle sahip olması mükemmel bir tasvircinin elinden çıktığını gösterir. Elmaya sebep olan ağaca iyi bir ressam veya iyi bir tasvirci demek mümkün olmadığına göre, bu şekil ve tasvir hakikatinden ALLAH’ın Musavvir ismi doğar. Yani elma ile elma ağacı arasında buna benzer çok işlem ve fiiller vardır ki, her bir işlem ve fiil bir isme dayandığı için, o ismi ispat edip akla gösteriyor. "Matla ve doğmak" zaten bu manada kullanılıyor. Diğer işlem ve fiilleri de tasvir fiiline kıyas ederek tefekkür edebiliriz.
Elmanın tadına vesile olan sebepler inkar edilmiyor, sadece o sebebi icat edip sevk ve idare edenin ALLAH ve isimleri olduğu ifade ediliyor.
Yoksa, elmanın tadı sebepsiz ve hiçten icat ediliyor denilmiyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder