Sebeplerin, ALLAH’ın işlerinde ve icraatlarında aracı olarak kullanılmasındaki gaye ve hikmet, bazı haksız ve yersiz şikayetlerin hedefini değiştirmek ve ALLAH’ın azamet ve izzetinin önünde bir paratoner vazifesini görmek içindir.
Evet, izzet ve azamet sebeblerin haksız ve yersiz şikayetlere hedef ve perde olmasını gerektiriyor.
Ta ki zahiri çirkin ve zararlı gibi görünen fiiller ve işler ALLAH’a isnat edilmesin, onunla anılmasın. Aslında ve hakikatta, o çirkin ve merhametsiz gibi görünen şeyler, çirkin ve merhametsiz değillerdir. İnsan dar aklı ve aciz ve tahammülsüz fıtratından dolayı ağlama ve sızlamaya müsait olduğu için, şikayet ve tenkidinin hedefini sebeplere yönlendiriyor. Sebepler olmasa, o haksız tenkit ve serzenişler direkt ALLAH’a gidecektir. Onun için ALLAH, araya sebepleri koymuş ki, haksız ve yersiz eleştiri ve şikayetlere maruz kalmasın.
(Şayet doğrudan ALLAH’ı hedef alırsa, bu, ALLAH’ın izzet ve azametine dokunur ve anında azap ve helak olma kaçınılmaz olur.
Bu da imtihan sırrına zıt bir durum olur. Bu ve buna benzer hikmetlerden dolayı, ALLAH sebepleri izzet ve azametine bir perde yapmıştır.)
Sebepler nasıl görünüşteki şer ve çirkinliklere bir perde ise, insanın nefsi de zahirde bir çok şer ve çirkinliklere bir perdedir.
Mesela birisi çirkin bir günah işlese, bu günahı kudreti ile yaratan ALLAH’tır. ALLAH bu çirkin günahla doğrudan anılmak istemediği için araya nefis perdesini koyuyor. Yani o çirkin günahın zahiri illetini nefis olarak tayin ediyor ki, o çirkin günah ile doğrudan bir teması olmasın.
İnsandan sadır olan bütün çirkin günahların zahiri illeti nefis iken, yaratanı ALLAH’tır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder