17 Kasım 2012 Cumartesi

model ve mahal

soru:bir zengin adam üç arkadaşa birine 20 lira birine 50 lira birine 100 lira para verse
o üç arkadaş zengine haksızlık ettin eşit pay etmeliydin diyebilirmi?
cevap:hayır çünki zenginin haksızlık etmesi için o üç adamın onun için bir iş yapmaları gerekir ve onların haklarına girmeleri ve ozaman eşit dagıtmazsa haksızlık etmiş olur
zengin kendi lutfundan pay etti için diyemezler
insanın musibet ve hastalıklara şikayet etmeye hakkının olmadığı beyan ediliyor..
izah eder misiniz?
1)İnsanının vücudu ALLAH’ın isim ve sıfatlarının tecelli ettiği bir model ve mahaldir. ALLAH’ın isim ve sıfatlarının manaları ve hükümleri bir birlerinden başka ve farklı oldukları için, tecellileri de başka ve farklı olarak insan vücudunda tezahür edecektir.
Mesela ALLAH’ın ŞAFİ ismi, kendini insan vücudunda göstermek için, hastalığı gerekli kılar ve insan hastalanır, şifayı da ŞAFİ isminden dilenir. MÜMİT ismi de vücudun vakti gelince ölmesini ister ve öldürür. MUSAVVİR ismi, insan vücudunda tasvir hakikati ile tebarüz etmek ister ve her aza ve organa bir şekil bahşeder. Bütün bu isimler tecelli ederken, insan vücudu sürekli hareket ve değişimlere maruz kalır. Yani zahmet ve sıkıntıya girer.
Ama ALLAH bu sıkıntı ve zahmetin karşılığını insana varlık, hayat, ruh, insaniyet, İslamiyet, İman gibi nimetleri vererek zaten ödemiştir. Yani insan, bir çeşit modellik ve mankenlik ücretini peşinen aldığı için, bu hareket ve sıkıntılardan şikayet etmeye hakkı yoktur.
Tıpkı terzinin ücret karşılığında tuttuğu model üzerinde elbise provası yaparken modeli kaldırıp oturtarak verdiği zahmet gibidir. Modelil yapanın, terziye; “neden beni oturtup kaldırmak ile zahmet veriyorsun” demeye hakkı yoktur.
Zira modelin görevi, terzinin ustalığına prova olmaktır.
2)İnsana verilen hayat içinde bir çok istidat ve kabiliyetler vardır ki, bunlar gelişip büyümemiş çekirdek hükmündedirler. Nasıl ki, çekirdek, ağaç olabilmek için bir çok merhale ve hareketlerden geçer, sulanır, budanır vesaire.
Şayet bu süreçlerden geçmez ise, hiçbir zaman, gelişip büyümez ve ağaç olamaz.
İnsan da hayatın zorluk ve sıkıntılarını görmeden, hayat içine konulmuş istidatlarını inkişaf ettiremez. İnsan, hayatı boyunca hiç zorluk ve hastalık görmese, sürekli rahat ve sabit bir hayat yaşasa, olgunlaşıp kamil bir insan olamaz.
Bu hakikatleri akla yaklaştırmak için bir temsille meseleye bakalım. Kaba saba, işlenmemiş bir taş düşünelim. Bu taş, bir heykel tıraşın eline verilse. Heykeltıraş, elindeki sert ve kesici aletleri ile bu kaba saba taşı yontmaya başlar. Yontma esnasında, taş elbette ki, parçalanacak ve kırılacaktır. Şuura olsaydı; ağlayıp üzülecekti. Ancak, belli merhale ve süreçlerden sonra, o kaba saba taş, harika ve mükemmel bir sanat harikası olur. Şayet o taş heykel tıraşın elinde o merhalelerden ve süreçlerden geçmese idi, eski hali ile kaba saba değersiz bir taş olarak kalırdı. İşte o kaba saba taşın paha biçilmez bir sanat harikasına dönüşmesi; çektiği sıkıntı ve yontulma merhaleleri sayesindedir
İnsan da ilk doğduğunda aynı o kaba saba taş gibidir.
Sonra hayat süreci içinde ALLAH’ın zorlu ve çetin terbiyesi ile insan, kamil bir makama ve halife-i kainat derecesine ulaşır. Yani insanın kamil ve mükemmel olabilmesinin yolu; hayat yolu üzerindeki hasatlık, sıkıntı, keder, hareket ve imtihan süzgecinden geçmesi ile mümkündür.
Şayet insan bu süzgeç ve süreçlerden geçmez ise, hayatı sanki hiç yaşanmamış gibi ham ve basit bir seviyede kalır ki, bu da yok ve yaşanmamış hükmündedir
3)İnsan bu dünyaya istirahat etmek ve lezzet takip etmek için değil, ibadet ve kulluk için gönderilmiştir. İbadet ve kulluk da iki türlüdür. Birisi müspet, diğeri ise menfidir. Müspet ibadet ALLAH’ın kitabında bildirdiği emir ve yasakların hepsine denir. Menfi ibadet ise, insanın hayat yolculuğunda karşılaşmış olduğu musibet ve sıkıntılardır. İnsan bu musibet ve sıkıntıları sabır ve tevekkül ile karşılar ise, hayatı büyük bir sevap ve ibadet kaynağına çevirmiş olur. Zaten insanın dünyaya geliş gayesi de ibadet ve kulluk olmasından, bu musibet ve hastalıklar, insan için tam bir fırsat oluyor. Geliş gayesine kuvvet veriyor. .Bu menfi ibadetlere riya ve gösteriş girmediği için, halis bir ibadet oluyor. Halbuki müspet ibadetlerde riya ve gösteriş tehlikesi sürekli vardır. Bu musibetler insan için hem olgunlaşma vasıtası, hem de sevap kaynağıdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder