Hem deme ki: 'Ben mazharım(görünme ve yansıma yeri). Güzele mazhar ise, güzelleşir.' Zira, temessül(yansıma, şekillenme) etmediğinden mazhar değil, memer olursun.
Memer,yol ve geçit mânâsına geliyor
Aynada güneş temessül(yansıma, şekillenme) eder, yani bir misâlini onda gösterir. Ayna da bu sayede parlar ve aydınlığa kavuşur. Aynı ışık bir taşın da üzerinden geçer, ama o taş bu nimetten gereğince istifade edemez. Güneş taşta “temessül etmemiş” yani ona bir misâlini, görüntüsünü verememiştir.
Dolayısıyla da taş, ışığa mazhar olamamış sadece memer olmuştur.
İlim de nurdur, ama insan ilim tahsil ettiği halde kendisindeki karanlıklar izale olmamışsa, ilimden fayda görememiş demektir. İlim tevazu gerektirirken o kibir yolunu tutuyorsa, ilim takvayı artırırken o, günahları rahatlıkla işleyebiliyorsa onun ilimden nasibi bir kayanın güneşten nasibi kadardır. Güneş o kayayı sadece ısıtmış, hararetini artırmıştır.
Dolayısıyla da taş, ışığa mazhar olamamış sadece memer olmuştur.
İlim de nurdur, ama insan ilim tahsil ettiği halde kendisindeki karanlıklar izale olmamışsa, ilimden fayda görememiş demektir. İlim tevazu gerektirirken o kibir yolunu tutuyorsa, ilim takvayı artırırken o, günahları rahatlıkla işleyebiliyorsa onun ilimden nasibi bir kayanın güneşten nasibi kadardır. Güneş o kayayı sadece ısıtmış, hararetini artırmıştır.
Bunun sonucu ise, insanların o yakıcı varlıktan uzak durmalarıdır.
Memerin lügat mânâsından hareketle şöyle diyebiliriz:
Bir yoldan âlim bir zatın geçmesiyle o yola ilimden bir nasip, bir pay düşmez. İlmini amele dökemeyen bir kimsenin dimağı da o yol gibidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder