Kainat ve dünya, insan için tanzim edilmiştir.
Kainat ve dünyadaki bütün sanat ve hareketler, hepsi insana bakıyor ve onun ihtiyaç ve arzularına göre tanzim edilmiştir. Kainatın merkezinde insan var ve kainat bu merkez etrafında dönüyor ve ona bakıyor ve ona hizmet ediyor. Bu sebeple insan, mahiyet ve duyguları itibari ile şu kainatın halifesi, neticesi ve amacıdır.
Kainatta bütün nazarlar ve teveccühler insana odaklanmıştır.
ALLAH’ın insana böyle bir değer atfetmesi ve bu mahiyette yaratması elbette insanın o muazzam mahiyet ve duyguları ile ALLAH’ı tanıması ve ona tam bir kul olması içindir.
Koca güneşin dünyaya ve dolayısı ile insana lamba ve soba olması, bütün hayvanların ve bitkilerin insana itaatkar ve onun ihtiyaçları doğrultusunda istihdam edilmesi,
Koca güneşin dünyaya ve dolayısı ile insana lamba ve soba olması, bütün hayvanların ve bitkilerin insana itaatkar ve onun ihtiyaçları doğrultusunda istihdam edilmesi,
hep insanın iman ve ibadet noktasından verimli olması içindir.
Yoksa insanın adi ve süfli hevasına ve arzularına hizmet etmiyorlar.
İnsan heveslerini kainata hendese yapamaz.
Duanın muhteva ve inceliğinde ibadet manası vardır,
Duanın muhteva ve inceliğinde ibadet manası vardır,
yoksa bir şeyler almak ve vermek manası hükmetmiyor.
İnsanın ihtiyaçları duanın bir vakti ve alametidir,
insan duanın yapılmasını bu ihtiyaç işaretleri ile anlar ve duaya durur.
Burada insanın, hevesinin tahakkümü ile
"ben istedim, -haşa- sen de benim istediğimi aynı ile vereceksin"
haleti ibadetin özüne ve ruhuna aykırı bir halettir.
İbadet ve duada esas olan, istenilen şeyin elde edilmesi değil,
ALLAH’a acizlik ve fakirlik haleti ile müracaat edip,
onu merci bilmek ve onun rızasını kazanmaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder