11 Kasım 2012 Pazar

çığırtkan

Kainat ve bütün mevcudat,
ALLAH’ın isim ve sıfatlarını üzerinde gösterdiği ve ilan ettiği birer sanat, birer eserdirler. İşte kamil bir iman sahibi insanın vazifesi, bu sanat ve eserlere bakıp, bu sanat ve eserler üzerinde tecelli eden isim ve sıfatları okuyup, görmediği ALLAH’ı tekbir ve tesbihler ile yad etmektir.

İnsan, ALLAH’ın sonsuz azamet ve kibriya sahibi olduğunu, aynı zamanda bütün eksik ve kusurlardan münezzeh bulunduğunu, O'nun eserleri ve sanatlarından anlıyor ve anladıktan sonra ibadet dili ile bunu ilan ve takdim ediyor. ALLAH, belki Zat olarak bize gaib olabilir ama; isim ve sıfat noktasından bize zahirdir.

İşte, biz bu zahir yüzüne bakıp, gaib olan yüzünü tekbir ve tesbih ile ilan etmeliyiz ki, bunun en güzel ve mükemmel vasıtası namazdır.
" Esmâ-i kudsiye-i İlâhiyenin cilveleri olan bedâyiine ve parlak eserlerine dellâllık makamında görünmekle, Sübhanallah Velhamdülillâh diyerek takdis ve tahmid vazifesini ifa ettiler."

Nasıl bir resim sergisinde, resimlerin sanat ve inceliklerini gelen seyircilere duyurmak ve anlatmak için bir vazifeli bulunur. Aynı şekilde insan da şu kainat sergi salonunda, ALLAH’ın isim ve sıfatlarının tecellilerini ilan edip duyurmak vazifesi ile memurdur.
Bu duyurmak ve ilan etmenin en somut sembolü "SÜBHANALLAH" ve ELHAMDÜLİLLAH" kelimeleridir. Bu yüzden bu kelimeler, Kur'an ve namazın çekirdeği gibi her yerinde söyleniyorlar. Yani insan, kainat yüzünde tecelli eden, ALLAH’ın isimlerinin bir çığırtkanı, bir dellalı, bir şuurlu seyircisidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder