Vicdan,
insanın fıtratına dercedilmiş olan, doğuştan gelen hakikatlerin bir miyar(ölçü)ıdır.
Vicdan, bir nevi insanın ukba(Âhiret) alemlerinin mizanlarını kalbe gönderen bir iç kanaldır.
Bu kanaldan gelen veriler ve malumatlar, kalp denilen latifede depolanır ve kalp bu verilere göre gelişir ve şekillenir.
Vicdan, hak ve hakikatlerin hissedilmesini sağlayan ve insana ihtar eden bir mekanizmadır.
Vicdan, manevi alemlerin esası ve haritası konumundadır.
Hakikatlerin uçlarının temerküz ettiği cami bir aynadır. Hem ahlaki değerlerin, hem de doğruluğun ana üssü gibidir. İnsan yanılsa bile vicdan yanılmaz.
Her insanın vicdanında bir inanma ihtiyacının olması, insanı tevhide sevk eden en önemli iç dinamiklerden birisidir. Yani insanın bir şeye inanma ihtiyacı, vicdandan gelen bir duygudur ki, çok insanlar bu duygunun rehberliğinde hakkı bulmuştur.
Afaki alemler nasıl tevhide birer levha, birer işaret ise, insanın enfüsi alemi yani vicdan, kalp, ruh, fıtrat gibi ahvaller de aynı şekilde tevhide enfüsi birer levha birer işarettirler. Afakta yazılmış bütün hakikatler insanın enfüsisinde, yani fıtrat ve vicdanında daha okunaklı ve daha beliğ bir şekilde yazılmıştır. İnsan bu yazıları iman penceresi ile okusa, tevhide dair sayısız işaretleri iç aynasında bulur.
İnsan aklı hakkı bulamasa da,
vicdan hassas telleri
ile
hakkı bulur ve ona özlem duyar.
Vicdan, ahiret alemlerine açılan bir iç penceredir.
İnsan bu pencereden bakabilirse, ahirete dair çok delilleri vicdanında duyabilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder