5 Eylül 2012 Çarşamba

"insandan istemek ALLAHtan yaratmak"fıtri bir sözleşme var insan ile ALLAH arasında

Kaderin iki temel rüknü vardır, bunlardan birisi; olmuş ve olacak her şeyin kader levhasında yazılmış olmasıdır. Diğeri ise; insanın özgür iradesi ile seçme hürriyetidir.

Kaderin biri büyük, diğeri küçük olmak üzere iki dairesi var. Büyük dairede insan iradesinin bir fonksiyonu ve tercihi söz konusu değildir; insan bu dairede mutlak bir cebir içindedir. Bu dairenin tek galibi ve hakimi ALLAH’tır.
Bu dairede insan iradesi işlemediği için, ALLAH bu dairede olup bitenlerden insanı sorumlu tutmayacaktır. Bu daire, şu ana babadan olmamız, şu memlekette doğmamız, şu boyda ve şu şekilde olmamız, şu ırktan olmamız, şu kabiliyette olmamız gibi insan iradesinin tesiri olmayan şeylerden oluşuyor.

Küçük dairede ise; hakim ve müreccih insan iradesidir. Yani bu küçük dairenin idare ve tercihleri tamamen insana aittir.
Bu sebeple insan bu dairede olan biten her şeyden sorumlu ve yükümlüdür.
Zira kontrol insan iradesindedir.
Bu dairenin faaliyet alanları ise; iman küfür, iyi kötü, hayır şer, günah sevap gibi şeyler arasında seçim ve tercih yapmaktır.

İnsan iradesi yaratmak ve icat etmek noktasından zayıf ve çaresiz olduğu için, bu küçük dairenin yaratma ve fiili işlerini ALLAH yapıyor, seçim ve tercih işlerini ise insan yapıyor. Yani iman etmek fiilini kalpte yaratan ALLAH’tır, bu fiili seçen ise insandır. İnsan seçiyor, ALLAH da bu seçime uygun olarak o fiili yaratıyor
. Bu sebeple fiili yaratan değil, tercih eden mesul olur.
Formüle edecek olursak; bir fiilin aslını ALLAH yaratıyor(hayrıda,şerride), vasfını ise insan iradesi ile seçiyor. Öyle ise mesul yaratan değil, seçendir.
Çünkü ALLAH bu küçük dairede tabiri caiz ise; kudretini insan iradesinin emrine ve kontrolüne veriyor.
Sizden istemek, benden yaratmak
şeklinde fıtri bir sözleşme var insan ile ALLAH arasında.
Bu da zayıf ve yaratmadan yoksun olan insan iradesine bir kuvvet ve bir anlam veriyor. Şayet ALLAH, kudretini insan iradesine bağlamasa idi,
insanın seçme ve isteme hürriyeti olamayacaktı.
Demek batıl Mutezilenin zannettiği gibi; ALLAH’ın yaratması insan iradesini yok etmiyor, tam tersine kuvvet ve yardımda bulunuyor.

İnsan mahiyetine kader tarafından konulan kabiliyetleri geliştirmek ve kontrol etmek tamamen insanın iradesindedir. Şayet insan bu kabiliyetleri hayırda ve ALLAH yolunda istihdam ederse, bu kabiliyetler hayırda ağaç olur ve insanı en kamil makama çıkarır. Yok insan bu kabiliyetleri şerde ve kötü yolda kullanırsa bu sefer de aynı kabiliyetler şer ağacı olur ve insanı mahlukatın en adi derecesine düşürür, bu da ceza ve cehennemi iktiza eder.
O zaman ceza ve cehennemde mesuliyet ALLAH’ta değil, insanın kötü seçimindedir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder