Küçük bir odanın dört tarafına aynalar konulsa, odanın içi geniş gibi bir izlenim bırakır.
Hakikatte ise geniş değildir. İnsanın dünyası da bu oda gibidir. İnsanın içinde bulunduğu zaman ve mekan o kadar dardır ki, kafasını az bir hareket ettirse duvara çarpacaktır.
Bunun manası şudur:
Zamanın geçmiş, gelecek ve şimdiki zaman olmak üzere üç boyutu vardır. Geçmiş, zaten insanın elinden çıkıp gitmiş, onu getirmek mümkün değildir. Gelecek ise daha gelmemiş olduğu için insanın mülkü sayılmaz. Öyle ise insana sadece zamanın şimdiki boyutu kalıyor ki, bu da bir anı seyyaledir. Yani insan saniyenin yüzde biri olan salise kadar bir zaman dilimi içinde sıkışmış kalmıştır.
İnsanın hakikat-i hali bu iken gaflet ve dalaletin sevki ile geçmiş ve geleceği tasavvur ve tahayyülü ile şimdiki zamana dahil edip eklediği için, dünya hayatını geniş ve bitmeyecekmiş gibi algılıyor. Odanın duvarlarındaki aynanın insanları yanıltması gibi, geçmiş ve geleceğin şimdiki zamanda yansıması da insanları yanıltıyor.
O dar dünyada, bir musibetin tahrikiyle kımıldansan, başını, çok uzak zannettiğin duvara çarparsın. Başındaki hayali uçurur, uykunu kaçırır.
O vakit görürsün ki, o geniş dünyan kabirden daha dar, köprüden daha müsaadesiz.
Senin zamanın ve ömrün, berkten daha çabuk geçer;
hayatın, çaydan daha sür’atli akar.
İnsan sadece maddi ve hayvani bir hayat süreceğim derse, maddi ve hayvani hayatın içyüzü budur. Yani bir anı seyyale kadardır. İnsan ALLAH’a kul olmayı terk edip, sadece maddi hayata kendini hapsederse, maddi hayatın müddeti ve iç yüzü bir salise kadardır.
Madem dünya hayatı ve cismânî yaşayış ve hayvânî hayat böyledir.
Hayvâniyetten çık, cismâniyeti bırak, kalb ve ruhun hayat derecesine gir.
Tevehhüm(zannetme) ettiğin geniş dünyadan daha geniş bir hayat alanı, bir nur âlemi bulursun.
İşte o âlemin anahtarı,
ALLAH’ı bilme ve tanıma ve ALLAH’ın bir ve benzersiz oluşunun sırlarını ifade eden
لاٰۤ اِلٰهَ اِلاَّ اللهُ
kutsal cümle ile
kalbi söylettirmek, ruhu işlettirmektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder