21 Eylül 2012 Cuma

Rabbimiz! Işığımızı tamamla,

Ey inananlar!
Yürekten tövbe ederek ALLAH'a dönün ki, RABBiniz kötülüklerinizi örtsün, sizi, içlerinden ırmaklar akan cennetlere koysun.
ALLAH'ın Peygamberini ve onunla beraber olan müminleri utandırmayacağı o gün,
ışıkları önlerinde ve defterleri sağlarından verilmiş olarak yürürler ve:
"Rabbimiz! Işığımızı tamamla, bizi bağışla, doğrusu Sen her şeye kadirsin." derler."
(Tahrim, 66/8).
"Nur", iman nurudur ve ahirette Müslümanların imanından dolayı kendilerinden nur saçılacaktır.
"Kıyamet gününde mü­minler, münafıkların nurlarının söndüğünü görünce Rablerinden, kendi nurları­nın devam etmesini isteyeceklerdir."
ALLAH'a dosdoğru imân eden mü'minlerin kalbinde kök salan imân cev­heri,
ebediyen sönmeyecek bir nur mahiyetindedir.
Dünya hayatında kişi­nin işlerini ilâhî rızaya göre düzenleyip ruhunu ve kafasını aydınlatır.
Âhi­rette ise, bu nur daha da belirginleşip sahibinin önünde ve sağ yanında yer alıp
çevresini aydınlatır.
Kâfirlerin hiçbir nuru yoktur.
O bakımdan on­lar dünya hayatında kalplerini ve ruhlarını küfür kiriyle ve isiyle kararttık­ları gibi, âhirette de mutlak karanlık içinde kalacaklardır.
Münafıklara ge­lince, kıyamet gününde onlara geçici bir ışık verilir, onlar bununla sevi­nirlerken birden o ışık sönüverir ve tam bir şaşkınlık ve bocalama içinde kalırlar.
Zira ceza amelin cinsinden olur. Onlar dünyada iken zahiren Müs­lüman görünürler, içleri inkâr ve düşmanlıkla dolup taşardı. İkiyüzlülükleri­ne karşılık âhirette onlar da böylece aldatılırlar.
Âhiret gününde münafıkların nurunun söndüğünü gören gerçek müminler korkmaya başlarlar ve şöyle niyazda bulunurlar:
"Ey RABBımız! Bize nurumuzu tamamla, bizi bağışla.
Şüphesiz ki senin kudretin her şeye yeter."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder