Evet insan bir askerdir. Askerlik vazifesi başka, hükûmetin vazifesi başkadır. Askerlik vazifesi talim, cihad gibi din ve vatanı koruyacak işlerdir. Hükûmetin vazifesi ise, erzakını, libasını, silâhını vermektir. …Bu itibarla insanın ALLAH'a karşı ubudiyet, vazifesidir.Terk-i kebair(günahları terketmek) takvasıdır. Nefis ve şeytanla uğraşması, cihadıdır.”“Gafil olan insan, kendi vazifesini terkeder, ALLAH'ın vazifesiyle meşgul olur. Evet insan, gafletten dolayı iktidarı dâhilinde kolay olanubudiyet vazifesinin terkiyle,zaîf kalbiyle rububiyet vazife-i sakîlesinin(Ağır) altına girer, altında ezilir. Ve aynı zamanda bütün istirahatını kaybetmekleâsi, şakî, hâin adamların partisine dâhil olur."Bilindiği gibi insan için iki çeşit fiil, iş söz konusudur.
Biri ızdırarî, diğeri ihtiyarî.
Birincisinde kulun hiçbir rolü, hiçbir vazifesi yoktur. Dileyen de ALLAH’tır yaratan da. Organlarımızın çalışması, cinsiyetimiz, boyumuz, rengimiz, ırkımız bu gruba girer. Bir de bu dünyaya imtihan için gönderilmiş bulunan insanın kendi iradesine bırakılan işler vardır.
Bir önek verelim:
Konuşmayı yaratan ALLAH’tır, ancak konuşmaya karar veren, konuştuğunda da doğru veya yanlış konuşmayı tercih eden kulun kendisidir. Burada tercih kulun vazifesi, konuşmayı yaratmak ise ALLAH’ın vazifesidir, yani bu iş O’nun yaratmasıyla meydana gelir. Bu ikinci fiillerde, kul cüz’i iradesini sarf ettikten sonra, sonucu ALLAH yaratır.
CENAB-I HAKK'ın ezelde takdir ettiği bir hüküm vardır:
CENAB-I HAKK'ın ezelde takdir ettiği bir hüküm vardır:
“Kulum cüz’i iradesini neye sarf ederse ben küllî irademle onu yaratayım.”“Kulum sebeplere teşebbüs etmedikçe ben müsebbebleri (neticeleri) yaratmayayım.”
Bu takdiri yapan bizzat kendisidir.
KUR’AN-I KERİM'de bu ve benzeri kanunlar için “SÜNNETULLAH” tabiri geçer.
CENAB-I HAKK'ın kendisi hakkında irade ettiği bu kanunlara, yine kendisinin uymasını bir mecburiyet olarak değerlendirmemeli, İlahî kanunlara uyma hususunda bizim de çok hassas olmamız gerektiği dersini almalıyız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder