Deme ‘zaman değişmiş, asır başkalaşmış,
herkes dünyaya dalmış, hayata perestiş eder.
Derd-i maişetle şarhoştur.’Çünkü ölüm değişmiyor.
Firak, bekaya kalbolup başkalaşmıyor.
Acz-i beşeri, fakr-ı insani değişmiyor, ziyadeleşiyor.
Beşer yolculuğu kesilmiyor,
sürat peyda ediyor.
İnsan asrın ve insanların değiştiğini bahane ederek, kendi gaflet ve sapkınlıklarına bahane ve gerekçe üretiyor. Halbuki ölüm ve ötesi hakikati dipdiri ve değişmeden önümüzde duruyor. Bu zamanda insanlar gelişti ve değişti diye, ölüm ve kabir değişip başkalaşmadı, aynı vazifesini yine görüyor.Ölüm bin yıl önce yaşayan insanlarıda alıp götürdü
Bizim dönemimizde tren, uçak, araba gibi şeylerin olması ya da işlerin çok ve yoğun olması ölümü durdurmuyor, kabrin ağzını kapatmıyor.
İnsanı aldatan başka bir husus da; çevremizin gafletinin bizim gafletimizle örtüşmesi ve onu takviye etmesidir.
Yani
bizim çevremiz bize ne der,herkes geçim derdine dalmış, ben ne yapayım deyip
gafletimizi biraz daha kalınlaştırıp derinleştiriyoruz.
İşte tam bu noktada, kedi yavrusunda son derece sevimli olan, izleyenlere yaşama sevinci veren oyun ve oyalanmanın insanda hiç de sevimli durmadığını fark ederiz. Hatta böyle bir hayat algısını taşıyan insanın ilkesizliği ve vurdumduymazlığı tedirginliğe sebep olur.
Diğer taraftan böyle bir kaygısızlık hali insanı bir kedi yavrusundan bile aşağı düşürür. Çünkü o masum hayvancağız RABBini zikretmekten geri durmaz. Tatlı mırmırlarıyla minderin üzerinde uyurken bile hal diliyle ALLAH’ı zikreder. Diğer varlıklar da böyledir.
“Yedi gök, yer ve bunların içinde bulunanlar ALLAH’ı tesbih ederler. O’nu hamd ile tesbih etmeyen hiçbir varlık yoktur. Fakat siz, onların tesbihlerini anlamazsınız.” (İsra, 44)
İşte böyle ayetlere, kâinat kitabından gürül gürül okunan delillere rağmen CENAB-I HAKK’ı kâle almayıp değersiz şeylerle uğraşmaya, nefsin heva ve arzularına uyup ALLAH’ı ve emirlerini unutmaya “gaflet” denir. Diğer bir ifadeyle kalbin ALLAHtan kopuk oluşu ve bunun davranışlar üzerindeki olumsuz tesirleridir
halbuki
hayat yolculuğu ruhlar aleminden başlar, anne karnından dünyaya,
dünyadan kabre, kabirden, haşire, haşirden Mahkeme-i Kübra’ya, buradan sırat köprüsüne,
oradan son durak olan cennet ve cehennem
Bizim dönemimizde tren, uçak, araba gibi şeylerin olması ya da işlerin çok ve yoğun olması ölümü durdurmuyor, kabrin ağzını kapatmıyor.
İnsanı aldatan başka bir husus da; çevremizin gafletinin bizim gafletimizle örtüşmesi ve onu takviye etmesidir.
Yani
bizim çevremiz bize ne der,herkes geçim derdine dalmış, ben ne yapayım deyip
gafletimizi biraz daha kalınlaştırıp derinleştiriyoruz.
Bir ip yumağının ardından koşup oynayan küçük bir kedi yavrusunun bu neşeli hali insanları eğlendirir ama düşündürücü bir yanı da vardır. Kediciğin o endişesiz ve masumane tavırları, yiyip içip oynamaktan başka bir derdinin olmayışı dikkat çeker. O an için tek hedefi yuvarlanan yumakla oynamaktır. Bütün dikkatini ona vermiştir. Hayatın kaygıları, hüznü ve düşündürücü yanları onun için anlamsızdır. Ekonomik sıkıntılar, doğal afetler, ölüm, ahiret, geçmiş-gelecek gibi şeyler de bu sevimli yaratığı hiç mi hiç alakadar etmez.
Gaflet nedir?
Ömrünü gaflet içinde geçiren insanın hali biraz bu kedinin hali gibidir. Bütün dikkatini dünya ve içindekilere sarf eder. Dünyanın nimetlerinden ve hayatın zevklerinden istifade etmekten başka bir şey düşünmez. Onun ötesindeki düşünceler, mesela ALLAH’ın emir ve yasakları, ölüm, ahiret, hesap gibi ciddi konular ilgi alanına girmez. Hatta bu gibi düşüncelerden sıkılır. Unutmak için elinden geleni yapar, kendisini oyun ve eğlenceye verir. İşte tam bu noktada, kedi yavrusunda son derece sevimli olan, izleyenlere yaşama sevinci veren oyun ve oyalanmanın insanda hiç de sevimli durmadığını fark ederiz. Hatta böyle bir hayat algısını taşıyan insanın ilkesizliği ve vurdumduymazlığı tedirginliğe sebep olur.
Diğer taraftan böyle bir kaygısızlık hali insanı bir kedi yavrusundan bile aşağı düşürür. Çünkü o masum hayvancağız RABBini zikretmekten geri durmaz. Tatlı mırmırlarıyla minderin üzerinde uyurken bile hal diliyle ALLAH’ı zikreder. Diğer varlıklar da böyledir.
“Yedi gök, yer ve bunların içinde bulunanlar ALLAH’ı tesbih ederler. O’nu hamd ile tesbih etmeyen hiçbir varlık yoktur. Fakat siz, onların tesbihlerini anlamazsınız.” (İsra, 44)
İşte böyle ayetlere, kâinat kitabından gürül gürül okunan delillere rağmen CENAB-I HAKK’ı kâle almayıp değersiz şeylerle uğraşmaya, nefsin heva ve arzularına uyup ALLAH’ı ve emirlerini unutmaya “gaflet” denir. Diğer bir ifadeyle kalbin ALLAHtan kopuk oluşu ve bunun davranışlar üzerindeki olumsuz tesirleridir
halbuki
İnsanın bu dünyaya gönderilmesinin hikmeti ve gayesi, kâinatın yaratıcısını tanımak ve O'na iman edip ibadet etmektir.
Ve bize verilen rollerimizi nefsin heva ve arzularına göre değil metne göre(kur an a göre )oynamak
mesela
anne babalık rolünü cocuga nefsin heva ve arzularına göre değil (nefis istemesede)ALLAH nasıl istiyor diye (tercihler yapmak)oynamak
evlatlık rolünü anneye babaya nefsin heva ve arzularına göre değil(nefis istemesede)ALLAH nasıl istiyor diye (tercihler yapmak)oynamak
okuyunca meslek ,ilim sahibi,kariyer sahibi olunca bu rollerle
yanlız para kazanmak ,dünyada rahat etmek ve kendi için degil ALLAH ne istiyor diye (tercihler yapmak)oynamak
zenginligi nefsin heva ve arzularına göre değil(nefis istemesede)ALLAH ne istiyor diye (tercihler yapmak)oynamak
güzelligi nefsin heva ve arzularına göre değil ALLAH ne istiyor diye oynamak
vesaire...
hayat yolculuğu ruhlar aleminden başlar, anne karnından dünyaya,
dünyadan kabre, kabirden, haşire, haşirden Mahkeme-i Kübra’ya, buradan sırat köprüsüne,
oradan son durak olan cennet ve cehennem
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder