"İnsan, fiil ve amel cihetinde ve sa'y-i maddî itibarıyla zayıf bir hayvandır, âciz bir mahlûktur. Fakat o insan, infial ve kabul ve dua ve sual cihetinde, şu dünya hanında aziz bir yolcudur."
İnsan bir fiili ve ameli gerçekleştirme noktasında zayıf ve aciz bir varlıktır, elinden hiçbir şey gelmez. Tek sermayesi cüzi iradesidir, bu irade de yaratma ve fiilleri gerçekleştirme hususunda mutlak acizlik içindedir. Bu yönde tasarrufu çok az ve dardır. İnsanın böyle bir mahiyette yaratılmasının hikmeti, ALLAH’ın isim ve sıfatlarına mazhar ve makes olabilmesi içindir.
İnsan nihayetsiz acizlik hissi ile aciz olmayan sonsuz kudret sahibi bir Zatı tanır ve bilir, nihayetsiz şeylere muhtaç olması ile her şeyde, hiçbir şeye muhtaç olmayan sonsuz zenginlik sahibi zata intikal eder.
İnsan fiile konu ve mahal olmak, dua ve istemek noktasında ise; kainatı kuşatacak kadar geniş ve kapsamlı yaratılmıştır. İnsandaki nihayetsiz acizlik ve zayıflık damarı insanı nihayetsiz kudret ve zenginliğe bağlar. Ve o ihtiyaç ve istemek duygusu ile o ihtiyaç ve istemesine mukabele edecek Zata intikal eder.
İnsan fiile konu ve mahal olmak, dua ve istemek noktasında ise; kainatı kuşatacak kadar geniş ve kapsamlı yaratılmıştır. İnsandaki nihayetsiz acizlik ve zayıflık damarı insanı nihayetsiz kudret ve zenginliğe bağlar. Ve o ihtiyaç ve istemek duygusu ile o ihtiyaç ve istemesine mukabele edecek Zata intikal eder.
İşte insan, ALLAH’ın isim ve sıfatlarının tecellilerine ayna ve mahal olmak noktasında, kainat kadar geniş mahlukatın umumu kadar donanımlıdır. İnsan ekmeğe muhtaç olduğu gibi, ekmeğin oluşmasında çalışan güneşe ve yıldızlara da muhtaçtır. Yani insan bütün kainata muhtaç ve bağımlı olarak yaratılmıştır. Bunun sebebi ise; insan her şeyde, ALLAH’ın varlığını ve birliğini hissedip, o muhtaçlık vasıtası ile ALLAH’ı bulsun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder