10 Nisan 2012 Salı

Hz. MUHAMMED(s.a.v) Yaratılış muammasının ve Kainat Tılsımı'nın anahtarıdır.

kainatın yaratılış hikmetini ve sırlarını insanlara ders vermeleri ve insanların yaratılışlarına uygun hareket etmeleri için, Peygamberler (a.s) gönderilmiştir.
Ayrıca insanların bir vazifesi de, ilahi isimleri ve sıfatları doğru bir şekilde bilmek, anlamak ve ona göre hareket etmektir.
“Ben cinleri ve insanları sırf Beni tanıyıp yalnız Bana ibadet etsinler diye yarattım.” ( Zariyat suresi, 56).
“İnsanın bu dünyaya gönderilmesinin hikmeti ve gayesi; HâLIK-ı Kâinat'ı tanımak ve ona iman edip ibadet etmektir. Ve o insanın vazife-i fıtratı ve farîza-i zimmeti, marifetullah ve iman-ı billahtır ve iz'an ve yakîn ile vücudunu ve vahdetini tasdik etmektir.”
“Ben gizli bir hazine idim. Bilinmek istedim, mahlukatı yarattım” (Acluni, II, 132) İnsanların akıllarıyla ALLAH'ı (c.c) bulsalar da sıfatlarında ciddi yanılgıya düşecekleri muhakkaktır. Bu nedenle, insanların CENAB-I HAK (c.c.) hakkında doğru ve istikametli bilgiler edinmeleri için, peygamberlere (a.s) ihtiyaç vardır.
İnsanların sayılan bu temel vazifelerinden birisi de, Kainat kitabını doğru okumaktır. Çünkü kainat kitabı, okunmak ve ondan ders alınmak için yazılmıştır. Zira kainat kitabı, RABBimizin sıfatlarını, isimlerini ve kainat ile insanın yaratılış maksatlarını anlamak üzere yapılacak her türlü çalışma ve tahminler için bir bilgi arşivi hükmündedir.

İşte kainat kitabının en istikametli ve en doğru okuyucuları ve muallimleri peygamberlerdir. ALLAH (c.c), kainat hazinesinde bulunan bütün sırlı mahzenlerin anahtarlarını onlara vermiştir. Onlara müracaat edilmeden ve onlardan yardım alınmadan yapılacak çalışmalar ve analizler, görünüşte bilimsel bir anlam taşısa bile, hakikat ve mahiyet itibariyle kainatın sırlarından çok dış görünüşünü izah etmeye yönelik olacaktır.

Çünkü, kainata ve mevcudata olan bakış, iki şekilde olmaktadır.
Birincisi, Mana-i İsmi dediğimiz “ mevcudata mevcudat hesabına bakmak ” yani, eşyayı ve mahlukatı değerlendirirken, sadece onların sahip oldukları özellikler ve sıfatlar üzerinde durulur. Ustalarının ve yaratıcılarının maksat ve istekleri hiç hesaba katılmaz.
İkincisi ise, Mana-i Harfi denilen “ mevcudata ALLAH (c.c) hesabına bakmak ” tır. Yani mahlukat, yaratanın amaç ve sıfatları doğrultusunda değerlendirilmektedir. Bu şeyi, ALLAH (c.c) neden yarattı? Ve ALLAH(c.c) bu şeyde, hangi esma ve sıfatlarını tecelli ettirdi.? gibi açılardan, eşyayı ölçme ve değerlendirmeye almaktır.

İşte insanların kainatı, kainat hesabına değil de ALLAH (c.c) hesabına değerlendirebilmeleri ve bu kitabın ifade etmek istediği anlam ve manaları doğru okuyabilmeleri için, Peygamberler (a.s) gönderilmişlerdir.
Netice olarak peygamberlerin izah edilmeye çalışılan bu esas vazifeleri açısından, en mükemmel ve bu vazifeye en layık kişi, hiç şüphesiz Hz. MUHAMMED ( a.s.m )'dır.

- Hz. MUHAMMED (s.a.v) Yaratılış muammasının ve Kainat Tılsımı'nın anahtarıdır!

Peygamberlerin temel vazifelerinden olan, yaratılış muammasını keşfetmek ve kainatın sırlarını açmak alanında, tüm asırları ve insanlık tabakalarını doyuracak ilim ve yeteneğe sahip, Hz. MUHAMMED ( a.s.m )' dır. Çünkü sair Peygamberlerin (a.s) getirdikleri izahlar ve ilaçlar, kendi milletlerini ve kendi asırlarını doyuracak ve iyileştirecek nitelikteydi. Fakat kainatın efendisi olan Peygamberimiz ( a.s.m ), daha önce gelen tüm peygamberlerin ilim ve ibadetlerine mutlak varis ( Sözler; 428 ) olduğu gibi, kendisinden sonra kıyamete kadar gelecek olan tüm insanlara da üstad ve muallim niteliğini taşıyor. Bu nedenle CENAB-I HAK (c.c), Kainatın Efendisine ( a.s.m ) bütün kainatın sırlarını hem Kur'an ile ve hem de Miraç ile bildirdi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder