99. Eğer RABBin dileseydi, yeryüzünde bulunanların hepsi elbette topyekün iman ederlerdi. Böyle iken sen mi mü'min olsunlar diye, insanları zorlayacaksın?
ALLAH, bu dünyayı, bir imtihan ve isim ve sıfatlarını talim için bir mektep olarak tanzim etmiştir. İmtihan ve mektepte ise; terbiye ve talim hükmeder. Terbiye ve talim ise, tedrici ve kurallar dahilinde olur. Bu yüzden, ALLAH, kainatta işleri tedrici ve sebepler aracılığı ile icra ediyor. Yoksa kudret sıfatı mutlak olarak bu dünyada hükmetse idi, sebepler ve tedricilik kalkar, her şey anında ve ibda şeklinde vuku bulurdu. O zaman imtihan ve talim manası gerçekleşmezdi.
ALLAH, insanları imtihan ve talim etmek için, mücadele ve çarpışmayı, insanlar ortasında bir kanun olarak yerleştirmiştir. İmtihan ve talimin sırrı bozulmamak için, kudreti her işte mutlak hakim yapmıyor. Yani, kafirin cezalandırılmasını, Müslümanın kayırılmasını hemen ve peşin olarak dünyada yapmıyor, kudretin hükmedeceği ahiret alemine tehir ediyor. Ve razı olduğu dinin yükseltilme ve yüceltilme işinin, bazı parça ve yönlerini de insanlara tevdi ediyor ki, insanın terbiye ve talimi vuku bulsun. Yoksa -haşa- insanlara muhtaç olduğu ya da aciz kaldığı için değildir.
Şayet insanlar, dinin sahibi ALLAH deyip, hareketsiz ve mücadelesiz kalsa, insanın istidat ve kabiliyetleri terbiyelenmez ve inkişaf etmezdi. ALLAH, bu atalet ve hareketsizliği önlemek için, insana birtakım sorumluluklar yüklemiştir
Ta ki, insan bu tecrübe meydanında kabiliyetlerini ortaya çıkarsın, elmas veya kömür kıymetinde olan farklı yetenekler gelişme kaydetsin.
ALLAH nurunu tamamlayacaktır
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder