"Giden gelmez ve gelen gider."
cümleside açıkça demagoji yapılıyor.
"Ahir"; "sonraki, sonra gelen" demektir. Ahiret, bu dünya hayatının son bulmasından, kıyametin kopmasından, dağların uçup denizlerin yanmasından,.., sonra başlayacak yeni bir dönemin ismidir. Oradan buraya gelinmesi için bu yıkılan düzenin yeniden inşası gerekir. Bunun insan takatinin çok ötelerinde olduğunu soru sahibi de çok iyi bilmekte, ancak soruda da geçtiği gibi, insanların kafalarını karıştırmak için bu inanmadığı davayı savunmaktadır.
Eğer insanın ahiretten dünyaya yeniden dönmeğe gücü yetseydi, bu gücünü bu dünyada henüz sağ iken, iradesi elindeyken kullanırdı. Meselâ, genç iken ihtiyarlamazdı.
İhtiyar ise gençliğe geri dönerdi; ölmezdi.
Çocukluk, gençlik, ihtiyarlık dönemlerinden birisine geçildi mi artık geriye dönülemiyor.
Bu yolculuk insan iradesinin dışında cereyan ediyor. İhtiyarlıktan sonra, kabir, mahşer ve mizan safhaları gelecek; bunlara da insan ister istemez uğrayacaktır. Kaldı ki, zaten ölümle insanın cüzi iradesi bir bakıma son buluyor, her şey İlâhî irade ile gerçekleşiyor. İnsan ahirete gittikten sonra ne dünyaya dönmeyi irade edebilir, ne de buna gücü yeter.
Bu açık bir gerçektir.
Ancak, söylediğimiz gibi bu gerçeği bilerek saptırmaya çalışıyorlar.
İman, gayb için söz konusudur. Ahiret de görünmediğinden gayba girer. İmanla küfür arasında bir tercih hakkına sahip olan insan,
bu tercihini yanlış kullanarak ahirete iman etmeyebilir, ama ahiretin olmadığını iddia edemez.
Birisi, "Falan evde buzdolabı yok." diye iddiada bulunsa, o evin tamamının gezip görülmesi sonunda buzdolabına rastlanmadığı takdirde bu nefiy, yani bu inkâr ispat edilmiş olur. Aynı şahıs, "Falan şehirde buzdolabı yok." diye dava etse, davasını ispat edebilmesi için o şehrin tamamını gezip dolaşması gerekir.
Ahiret, bu dünyadan sonraki menzil olduğuna göre, "Ahiret yoktur." denilebilmesi için, kıyamet ve ötesine gidilecek ve ahiretin olmadığı görülüp tekrar dünyaya dönülecektir ki
bu inkâr ispat edilebilsin.
"Nefsü'l-emirde nefiy ispat edilmez. Çünkü ihata lâzımdır?.." (Lem'alar, On Yedinci Lem'a)
"Hususi bir yere bakmayan ve iman hakikatler gibi umum kâinata bakan nefiyler, inkârlar, zâtında muhâl olmamak şartıyla, ispat edilmez." diye ehl-i tahkik ittifak edip bir düstur-u esasî kabul etmişler." (Asa-yı Musa, Yedinci Mes'ele)
(daha önce göderilen emailler bu bloglarda)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder