Kainatın muhteşem düzenine, Güneş, Ay ve yıldızlara sürekli olarak dikkatleri çeker. Buradan
ALLAH’ın varlık ve birliğine kapılar açar.
Yeryüzündeki bütün varlıklar ALLAH’ın emriyle hareket eder.
Hiçbir varlığın yaratıcı, etkileyici ve yönlendirici bir gücü yoktur.
İslâm’ın özü olan tevhid inancı, ALLAH’tan başka hiç kimsenin gaybı bilemeyeceğini ders verir.
Bu açıdan İslam, insanın kendi geleceği konusunda yıldız ve burç falına itibar etmeyi, onlara bir anlam ve ümit yüklemeyi kabul etmez.
Toplumumuzda bu tür uğraşıların ilgi görmesi ise dini eğitim ve yaşantıdaki boşluklardan kaynaklanıyor.
Bundan dolayı burçların insan üzerindeki etkisine inanmak, İslam’ın, ALLAH’ın yüce iradesine verdiği mutlak hâkimiyet prensibine aykırı düşer.
Bunun için İslam âlimlerinin çoğunluğu, Güneş, Ay ve yıldızların hareketlerine bakarak bunlardan dünyadaki olayların ve insanların geleceğine ilişkin sonuç çıkarmanın aldatmaca olduğunu, dini bilgi ve inançla çeliştiğini belirtirler.
Dolayısıyla insanın geleceğini, onu Yaratan Yüce ALLAH belirler,
bunları yıldızlar ve burçlar dahil hiçbir varlığa havale etmez.
Kur’ân-ı Kerimde “burçlar” anlamına gelen bir sûre ile birlikte,
bazı âyetlerde burçlar hakkında bilgi verilir.
“Gökte burçları var eden, onların içinde bir kandil (güneş) ve nurlu bir ay barındıran ALLAH, yüceler yücesidir.” (Furkan, 25:61)
“And olsun biz, gökte birtakım burçlar yarattık ve bakanlar için onu süsledik.”
(Hicr, 15:16)
Âyetlerde anlatılan burçlar, yıldız topluluklarıyla gökyüzünün süslenmesidir ve
İlâhi kudretin bir haşmet gösterisidir.
Yoksa burada sözü edilen burçların astroloji burçlarıyla, hele o burçlara izafe edilen esrarengiz güçlerle bir ilgisi yoktur.
Bu âyetlerden sonra gelen âyetlere bakınca anlaşılacağı gibi, Kur’ân, kâhinlik, medyumluk, falcılık türünden şeyleri bütünüyle bir şeytan işi olarak kabul eder.
Bu açıdan insanların karakterleri veya geleceği üzerinde burçların birtakım etkilerinin olabileceği şeklinde yapılan yorumlar bütünüyle bir aldatmaca,
insanların gelecekle alakalı meraklarını istismar etmekten başka bir şey değildir.
Kaldı ki, zaman içinde aldığı eğitimle insanın ahlaki değerleri ve karakteri değişebiliyor, farklı bir yere gelebiliyor.
Yüce KUDRET bütün insanların parmak uçlarına ayrı ayrı imza basarak
farklılık ve zenginlik ortaya koymuşken, aynı burçtan olan veya belli tarihlerde dünyaya gelmiş insanların psikolojik yapılarının ortaya bir karbon kağıdı konulmuş gibi
hep aynı özelliklerde olmasına neden müsaade etsin.
Milyarlarca insanın yapısını ve karakterini, kaderini ve geleceğini on ikiyle burçla sınırlamak ne bilimsel olarak, ne mantık açısından, ne de dini bakımdan bir değer taşımıyor.
(daha önce göderilen emailler bu bloglarda)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder