19 Ekim 2012 Cuma

bu dünyanın adamı degilsin :)

İnsanın ahirete bakan duyguları
İnsanın emeli ,hayali çoook uzun, lakin ömür sermayesi çok kısadır. Demek bu hayallerin ve emel duygusunun tatmin olacağı alem, bu alem değildir.
Mesela; kalpteki aşk-ı beka, bu dünyaya sığmıyor.
Kalp ebedi yaşamak arzu ettiği halde, dünya geçici ve fanidir. Ya da kalbin o kadar çok emel ve arzuları vardır ki, bu dünyada binden birisine ulaşamıyor.
Ruh, latif ve nurani bir varlıktır, dünyevi ve cismani kayıtlardan sıkılır ve bunalır. Ama ceset kafesinde, kayıt ve prangalar içindedir. Demek ruhun mahiyeti de bu maddi dünyaya sığmıyor, daha nurani ve latif olan bir alemi talep ediyor.
Akıl tam kapasitesini bu dünyada kullanamıyor, demek kullanacağı başka ve daimi bir alem var olduğu anlaşılıyor. İnsanın akli melekesini kayıtlayan ve hakikatleri görmesini engelleyen o kadar çok maddi gaflet ve sebepler var ki, akıl bu kayıt ve engellerden dolayı bazen en zahir bir hakikati bile göremeyebiliyor. Halbuki akıl, mahiyet olarak onları anlamaya müsaittir ama; aklı çevreleyen karanlık perdeler onu anlamasına engel teşkil ediyor. Akıl da, ahiret aleminde özgürlüğüne kavuşacak, tıpkı kalp ve ruh gibi.
İnsanın duygu ve latifelerinin anatomisi, bu dünya için olmadıklarını gayet zahir bir şekilde ortaya koyuyor.
Tıpkı anne karnındaki bir çocuğun azalarını, anne karnında kullanamamasının, kullanabileceği bir aleme işaret etmesi gibi.
Nasıl anne karnındaki bebeğin azaları, dünyaya işaret ediyor ise;
aynı şekilde dünya da ahiret alemine nispetle, anne karnı gibi dar ve sınırlı olduğu için, insanın latife ve duyguları da ahiret alemine işaret ediyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder