Evrenin dansı: Spin hareketi
Öncelikle Spin Hareketi'ne geçmeden önce atom ile ilgili ön bilgi vermek istiyorum:
Evrendeki herşey atomdandan oluşur. Atom gözle görülemeyecek kadar küçüktür. Ne kadar küçük olduğunu şu örnekle açıklayabilir...iz: Bir tuz tanesinin atomlarını saymak istersek, saniyede bir milyar tuz tanesi sayarak bu sayma işlemini ortalama beş yüz yılda tamamlayabiliriz.
Atomu oluşturan parçalar vardır. Merkezde çekirdeği bulunur. Çekirdek proton ve nötrondan oluşur. Proton ve nötron kuark adı verilen enerji paketçiklerinden oluşur. Bu çekirdeğin etrafında ise çok yüksek bir süratle elektronlar döner.
Şimdi konumuza dönersek:
Atomu oluşturan parçacıkların kendi eksenleri etrafındaki dönüşlerine spin denir. Evrende bir çok sistemde bu spin hareketi vardır. Atomun içinden uzaydaki galaksilere kadar bütün sistemler bu hareketi yapar.
Spin hareketi ilk olarak 1925 yılında fark edildi. Bu hareket Pauli Dışlama İlkesi olarak anılmaya başlandı. Bu ilkeye göre iki benzer parçacık aynı duruma sahip olamaz. Yani belirzilik ilkesinin tanımladığı sınırlar içinde hem aynı hızda, hem aynı konumda bulunamazlar. Şöyle açıklamak gerekirse: Atom oldukça küçük bir yapıdır ve o yapının içinde kompleks bir trafik bulunur. Eğer bu kompleks yapının içerisindeki benzer parçacklar aynı yönde ve aynı hızda hareket etseydi ne olurdu?
Öncelikle protonu meydana getiren 3 kuarkı alalım. 3 kuark aynı hızda, aynı yönde ve aynı anda hareket ederlerse artık 3 kuark diye bir şey kalmaz, tek kuark haline gelirler. Bu durumda protonlar oluşamaz. Yani çekirdek oluşamaz. Bu da atom oluşamaz demekle aynı şeydir. Kuark enerjiden oluşur. Aynı hızda, aynı yönd hareket eden 2 ayrı enerji olması mümkün değildir. O zaman tek bir enerji olur. Bu 3 enerjinin birbirinden farklı hareket ediyor olması gerekir. Ancak o zaman kurklar (enerji paketleri) proton ve nötronları oluşturabilir. Tüm kuarklar aynı yönde ve aynı hızda hareket etmiş olsalardı protonlar, nötronlar, dolayısı ile çekirdek oluşamazdı. Yani madde var olamazdı.
Stephen Hawking bu konu ile ilgli şöyle demiştir: "Eğer dünya, dışlama ilkesi olmadan yaratılsaydı kuarklar, birbirinden ayrı ve kesin tanımlı proton ve nötronları oluşturamazdı. Proton ve nötronlar da elektronlarla birlikte atomları oluşturamazlardı. Hepsi, oldukça düzgün, yoğun bir 'çorba' oluşturmak üzere bir araya çökerdi". (Stephen Hawking, Zamanın Kısa Tarihi, Milliyet Yayınları, sayfa 117)
Bilim atom altı parçacıklarının bu müthiş hareketlerini keşfetmiştir. Fakat parçacıkların neden böyle hareket ettiklerini tam anlayamamıştır. Bu parçaların bu hareketleri yaparken düzgün bir atom oluşturmaları gerektiğini bilmeleri gerekir. Hangi parçacığın hangi yönde ve hangi hızda hareket edeceğine dair bir stratejiye sahip olmalı. Ardından bu stratejiyi evrendeki her parçacığa bildirmek ve hepsinin bu stratejiye uymasını sağlamak gerekmektedir.
Biliminsanları şu an tüm evrendeki her parçacığın nasıl birbirinden haberli olarak, aynı stratejide hareket ettiklerini anlamaya çalışmaktadırlar.
Şuursuz, iradesiz, ilimsiz varlıklar arasındaki “muntazam tasanüd” çok hayret vericidir. İnsanlar arasında dayanışmayı yerleştirmek için neler çekiyoruz? Yine de olmuyor. Üç gün ortaklık yapıp, dördüncü gün ayrılıyorlar. Ne oldu? Ben daha çok çalışıyorum, o daha az çalışıyor. O benim sırtımdan geçiniyor. Yahut, bana şöyle söyledi, böyle davrandı, onurumla oynadı …vesaire…. Ama hava, su, toprak, güneş yaratıldıkları günden beri arkadaşlık yapıyorlar, beraber çalışıyorlar. Bu nasıl oluyor? Bunlar insanlardan daha mı akıllı. Daha mı şuurlu. Koca güneş, bir çiçeğe hizmet etmeyi onur meselesi yapmıyor.
Önümüzde iki şık var, ya diyeceğiz ki bütün bu varlıklar Allah’ın emri, iradesi, ilmi ve kudretiyle birbirlerinin imdadına koşuyor, birlikte tam bir dayanışma içinde çalışıyorlar. Yahut diyeceğiz ki, bunların hiçbiri Allah’ın emrinde değil. Bu ikinci halde, birlikte çalışma ve dayanışma şuurunu her varlığın kendi ilmine, iradesine vermemiz gerekiyor.
Bunların tümünün ilimden ve iradeden yoksun olduğundan kimsenin şüphesi yok. O halde, bu salibe-i külliye şıkkı imkânsız ve muhal. Diğer şık olan salibe-i külliye ise vacip ve makul.
“Ya mûcibe-i külliye olacaktır veya sâlibe-i külliye olacaktır. Başka ihtimal yok.”
Şuursuz, iradesiz, ilimsiz varlıklar arasındaki “muntazam tasanüd” çok hayret vericidir. İnsanlar arasında dayanışmayı yerleştirmek için neler çekiyoruz? Yine de olmuyor. Üç gün ortaklık yapıp, dördüncü gün ayrılıyorlar. Ne oldu? Ben daha çok çalışıyorum, o daha az çalışıyor. O benim sırtımdan geçiniyor. Yahut, bana şöyle söyledi, böyle davrandı, onurumla oynadı …vesaire…. Ama hava, su, toprak, güneş yaratıldıkları günden beri arkadaşlık yapıyorlar, beraber çalışıyorlar. Bu nasıl oluyor? Bunlar insanlardan daha mı akıllı. Daha mı şuurlu. Koca güneş, bir çiçeğe hizmet etmeyi onur meselesi yapmıyor.
Önümüzde iki şık var, ya diyeceğiz ki bütün bu varlıklar Allah’ın emri, iradesi, ilmi ve kudretiyle birbirlerinin imdadına koşuyor, birlikte tam bir dayanışma içinde çalışıyorlar. Yahut diyeceğiz ki, bunların hiçbiri Allah’ın emrinde değil. Bu ikinci halde, birlikte çalışma ve dayanışma şuurunu her varlığın kendi ilmine, iradesine vermemiz gerekiyor.
Bunların tümünün ilimden ve iradeden yoksun olduğundan kimsenin şüphesi yok. O halde, bu salibe-i külliye şıkkı imkânsız ve muhal. Diğer şık olan salibe-i külliye ise vacip ve makul.
“Ya mûcibe-i külliye olacaktır veya sâlibe-i külliye olacaktır. Başka ihtimal yok.”
Öncelikle Spin Hareketi'ne geçmeden önce atom ile ilgili ön bilgi vermek istiyorum:
Evrendeki herşey atomdandan oluşur. Atom gözle görülemeyecek kadar küçüktür. Ne kadar küçük olduğunu şu örnekle açıklayabilir...iz: Bir tuz tanesinin atomlarını saymak istersek, saniyede bir milyar tuz tanesi sayarak bu sayma işlemini ortalama beş yüz yılda tamamlayabiliriz.
Atomu oluşturan parçalar vardır. Merkezde çekirdeği bulunur. Çekirdek proton ve nötrondan oluşur. Proton ve nötron kuark adı verilen enerji paketçiklerinden oluşur. Bu çekirdeğin etrafında ise çok yüksek bir süratle elektronlar döner.
Şimdi konumuza dönersek:
Atomu oluşturan parçacıkların kendi eksenleri etrafındaki dönüşlerine spin denir. Evrende bir çok sistemde bu spin hareketi vardır. Atomun içinden uzaydaki galaksilere kadar bütün sistemler bu hareketi yapar.
Spin hareketi ilk olarak 1925 yılında fark edildi. Bu hareket Pauli Dışlama İlkesi olarak anılmaya başlandı. Bu ilkeye göre iki benzer parçacık aynı duruma sahip olamaz. Yani belirzilik ilkesinin tanımladığı sınırlar içinde hem aynı hızda, hem aynı konumda bulunamazlar. Şöyle açıklamak gerekirse: Atom oldukça küçük bir yapıdır ve o yapının içinde kompleks bir trafik bulunur. Eğer bu kompleks yapının içerisindeki benzer parçacklar aynı yönde ve aynı hızda hareket etseydi ne olurdu?
Öncelikle protonu meydana getiren 3 kuarkı alalım. 3 kuark aynı hızda, aynı yönde ve aynı anda hareket ederlerse artık 3 kuark diye bir şey kalmaz, tek kuark haline gelirler. Bu durumda protonlar oluşamaz. Yani çekirdek oluşamaz. Bu da atom oluşamaz demekle aynı şeydir. Kuark enerjiden oluşur. Aynı hızda, aynı yönd hareket eden 2 ayrı enerji olması mümkün değildir. O zaman tek bir enerji olur. Bu 3 enerjinin birbirinden farklı hareket ediyor olması gerekir. Ancak o zaman kurklar (enerji paketleri) proton ve nötronları oluşturabilir. Tüm kuarklar aynı yönde ve aynı hızda hareket etmiş olsalardı protonlar, nötronlar, dolayısı ile çekirdek oluşamazdı. Yani madde var olamazdı.
Stephen Hawking bu konu ile ilgli şöyle demiştir: "Eğer dünya, dışlama ilkesi olmadan yaratılsaydı kuarklar, birbirinden ayrı ve kesin tanımlı proton ve nötronları oluşturamazdı. Proton ve nötronlar da elektronlarla birlikte atomları oluşturamazlardı. Hepsi, oldukça düzgün, yoğun bir 'çorba' oluşturmak üzere bir araya çökerdi". (Stephen Hawking, Zamanın Kısa Tarihi, Milliyet Yayınları, sayfa 117)
Bilim atom altı parçacıklarının bu müthiş hareketlerini keşfetmiştir. Fakat parçacıkların neden böyle hareket ettiklerini tam anlayamamıştır. Bu parçaların bu hareketleri yaparken düzgün bir atom oluşturmaları gerektiğini bilmeleri gerekir. Hangi parçacığın hangi yönde ve hangi hızda hareket edeceğine dair bir stratejiye sahip olmalı. Ardından bu stratejiyi evrendeki her parçacığa bildirmek ve hepsinin bu stratejiye uymasını sağlamak gerekmektedir.
Biliminsanları şu an tüm evrendeki her parçacığın nasıl birbirinden haberli olarak, aynı stratejide hareket ettiklerini anlamaya çalışmaktadırlar.
Şuursuz, iradesiz, ilimsiz varlıklar arasındaki “muntazam tasanüd” çok hayret vericidir. İnsanlar arasında dayanışmayı yerleştirmek için neler çekiyoruz? Yine de olmuyor. Üç gün ortaklık yapıp, dördüncü gün ayrılıyorlar. Ne oldu? Ben daha çok çalışıyorum, o daha az çalışıyor. O benim sırtımdan geçiniyor. Yahut, bana şöyle söyledi, böyle davrandı, onurumla oynadı …vesaire…. Ama hava, su, toprak, güneş yaratıldıkları günden beri arkadaşlık yapıyorlar, beraber çalışıyorlar. Bu nasıl oluyor? Bunlar insanlardan daha mı akıllı. Daha mı şuurlu. Koca güneş, bir çiçeğe hizmet etmeyi onur meselesi yapmıyor.
Önümüzde iki şık var, ya diyeceğiz ki bütün bu varlıklar Allah’ın emri, iradesi, ilmi ve kudretiyle birbirlerinin imdadına koşuyor, birlikte tam bir dayanışma içinde çalışıyorlar. Yahut diyeceğiz ki, bunların hiçbiri Allah’ın emrinde değil. Bu ikinci halde, birlikte çalışma ve dayanışma şuurunu her varlığın kendi ilmine, iradesine vermemiz gerekiyor.
Bunların tümünün ilimden ve iradeden yoksun olduğundan kimsenin şüphesi yok. O halde, bu salibe-i külliye şıkkı imkânsız ve muhal. Diğer şık olan salibe-i külliye ise vacip ve makul.
“Ya mûcibe-i külliye olacaktır veya sâlibe-i külliye olacaktır. Başka ihtimal yok.”
Şuursuz, iradesiz, ilimsiz varlıklar arasındaki “muntazam tasanüd” çok hayret vericidir. İnsanlar arasında dayanışmayı yerleştirmek için neler çekiyoruz? Yine de olmuyor. Üç gün ortaklık yapıp, dördüncü gün ayrılıyorlar. Ne oldu? Ben daha çok çalışıyorum, o daha az çalışıyor. O benim sırtımdan geçiniyor. Yahut, bana şöyle söyledi, böyle davrandı, onurumla oynadı …vesaire…. Ama hava, su, toprak, güneş yaratıldıkları günden beri arkadaşlık yapıyorlar, beraber çalışıyorlar. Bu nasıl oluyor? Bunlar insanlardan daha mı akıllı. Daha mı şuurlu. Koca güneş, bir çiçeğe hizmet etmeyi onur meselesi yapmıyor.
Önümüzde iki şık var, ya diyeceğiz ki bütün bu varlıklar Allah’ın emri, iradesi, ilmi ve kudretiyle birbirlerinin imdadına koşuyor, birlikte tam bir dayanışma içinde çalışıyorlar. Yahut diyeceğiz ki, bunların hiçbiri Allah’ın emrinde değil. Bu ikinci halde, birlikte çalışma ve dayanışma şuurunu her varlığın kendi ilmine, iradesine vermemiz gerekiyor.
Bunların tümünün ilimden ve iradeden yoksun olduğundan kimsenin şüphesi yok. O halde, bu salibe-i külliye şıkkı imkânsız ve muhal. Diğer şık olan salibe-i külliye ise vacip ve makul.
“Ya mûcibe-i külliye olacaktır veya sâlibe-i külliye olacaktır. Başka ihtimal yok.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder