Şu varlık aleminin ilim ve hikmetle adeta kaynaştığını hepimiz biliyor ve görüyoruz.
Göz hakkında kütüphaneler dolusu kitap yazılmış olması, gözdeki mânâ zenginliğinin en güzel bir ifadesi olduğu gibi, o kitaplar da sanki gözde kendini okutan ilmin kitaplaşmış hali gibidir.
Göz, kâinat kitabından sadece bir kelime yahut bir harftir.
Göz, kâinat kitabından sadece bir kelime yahut bir harftir.
Onun penceresinden âleme baktığımızda her şeyin bir lafz-ı mücessem, yani cisim giymiş bir söz, mânâ dolu bir kelime olduğunu daha rahat görebilir ve okuyabiliriz.
“Her eser-i Samedanî, bir mektub gibi, bir Sâni’-i Zülcelal’in esmasını bildirir. Nakıştan mânâya geçsen, esma yoluyla Müsemmayı bulursun.”(Sözler, On Yedinci Söz)
eserde tecelli eden İlâhî isimler
Bir meyveyi düşünelim.
Onda HALIK, MUSAVVİR, MÜZEYYİN, REZZAK, KERİM gibi nice isimleri okuyabiliriz.
Bu isimler onda okunduğuna göre, o meyve bir surettir, bu isimler ise onun mânâları gibidir. Sanki bu isimlerin tecellileri cisimleşmiş de o meyve vücut bulmuştur. Günümüzde, mânâların cisim giymelerinin bazı küçük misallerini insanoğlu da,
ALLAH’ın izniyle yakalamış bulunuyor.
Bir teyp bandı, bir disket yahut bir CD ne kadar mânâ taşıyorlar!
Bir teyp bandı, bir disket yahut bir CD ne kadar mânâ taşıyorlar!
Bir ömrün mahsulü olan binlerce sayfalık eserleri ince bir levhaya yerleştirebiliyorsunuz.
O küçük levhayı, bilgisayardan habersiz birisine verseniz hiçbir şey anlamaz.
Buna yirmi kitap kaydedilmiş deseniz aklına sığıştıramaz. Ama bir başkası, CD’yi bilgisayarına yerleştirir ve ondaki bütün mânâları ekranda, bir bakıma, seyreder.
Bu kâinat ve içindeki her varlık da kitaplar dolusu ilim ve hikmet yüklüdür.
Bu kâinat ve içindeki her varlık da kitaplar dolusu ilim ve hikmet yüklüdür.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder