İnsan kainat ağacının meyvesi
İnsanın maddi vücudunda maddi alemlerin numunesi saklı; manevi vücudunda ( kalp, ruh, latifeler vs) ise, manevi alemlerin ( misal, levhi mahfuz, ahiret alemleri) numuneleri var.
Bir gün tüm zamanların özünü içinde barındıran bir özet.
Bir gün tüm zamanların özünü içinde barındıran bir özet.
Yılın, insan ömrünün, kainatın ömrünün özeti bir güne yerleştirilmiş.
Namaz tüm mahlukat türlerinin tüm ibadet çeşitlerini içeren nurani bir fihriste. Kıyamla dağların, ağaçların, rükuda dallarını eğmiş meyveli ağaçların, secdede dört ayaklı ve sürünen sayısız canlıların ibadetleri bize hatırlatılır. Yine namazda yemeyerek oruç, vaktimizi infak ederek zekat, kabeye yönelerek hac vs. bütün ibadet türleri hatırlatılır.
Namazın her rekatında okunan fatiha ise, RABB’imizin tüm zamanlardaki tüm insanlara hitap eden ezeli kelamının ihtiva ettiği sınırsız manaların özeti hükmünde.
İşte namazda muhteşem buluşma gerçekleşir.
Namazın her rekatında okunan fatiha ise, RABB’imizin tüm zamanlardaki tüm insanlara hitap eden ezeli kelamının ihtiva ettiği sınırsız manaların özeti hükmünde.
İşte namazda muhteşem buluşma gerçekleşir.
Kainatın şeref misafiri, efendisi olan insan namazda başta RABB’iyle, kainatla, kendisiyle tanışıyor. Vazifesini, kıymetini, önemini, mahiyetini fark eder, öğrenir.
İnsana tüm kâinatın numunesi yerleştirilmiş.
İnsan kendisindeki bu numuneleri tanımakla kâinatı tanıyabilir.
Dış âlemdeki her bir nesnenin enfüsi âlemde bir karşılığı vardır ve insan bu vesile ile kâinatı tanır. İnsanın dış alemi doğru anlaması kendisinde olan numuneyi anlamasına bağlı. Kendisinde olan numuneyi doğru anlaması onu doğru kullanmasına bağlı
Herkes âlemi kendi penceresinden görür. Neşeli ise herkesi neşeli, üzgün ise herkesi üzgün sanır. Kendisi RABB’inin emrine itaat eden tüm kâinatın itaatini, kulluğunu görür. Tüm kâinatın kulluğunu namazıyla gören:
1- Sayısız mahlûkatı kulluğuna şahitlik yapar. Onları namazında temsil eder. Onların sevabından hissedar olur.
Kendi amelinden milyonlarca kat fazla sevaba kavuşur.
2- Kâinatın kulluğunu fark eden kulluk konusunda kendi nefsine söz dinletme konusunda yardım alır. Nefsine güneşin büyüklüğüne, ateşine güvenemeyip itaat ettiği, zerrelerin küçüklüğüne güvenip gizlenemediği ve aradaki sayısız mahlûkatın harfiyen itaat ettiği azameti şiddetli Zat’a sende kulluk etmelisin der. Her şey ona yapması gerekeni hatırlatan, ikaz eden bir dosta dönüşür.
3- ALLAH’ın hikmeti gereği emrine verdiği mahlûkata, izin dışında müdahale etmek isteyen nefse, onlar çok önemli vazifeler ifa eden memurlar, onlar her an ALLAH’a kulluk sunuyorlar der. Onların hakkına hürmet eder ve ahirette sayısız mahlukata hürmetsizlik edip, kendisinden davacı etmekten korunur.
4- Yine sayısız mahlûkatın da ALLAH’ın emrinde olan, kendisi gibi aciz kul olduklarını fark eder. Onlardan korkup karşılarında titremekten, ihtiyaçlarını onların karşılayacağını sanıp onlara minnet etmekten korunur.
Demek, namazına dikkat eden tüm mahlukatı kendisinden davacı etmekten korunacağı gibi, tüm mahlukatttan yardım alır, onların sevabına hissedar olur. Bu durum her halde 10 milyar borcu olanın borcunun silindiği gibi 10 milyar hediye edilmesine ve verilen hediyenin taşınmasında ve kullanılmasında yardımcı olunması gibi bir durum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder