Kainatta her şeye yansıyan muazzam bir denge var.
Bu denge sanki iki zıt kavram üzerine kurulmuş, eskilerin cazibe ve dafia dedikleri, çekme ve itme kuvveti. Bu kuvvetler atom seviyesinden yıldızlara kadar her alanda cari. Kainat bu iki kuvvet arasındaki muazzam dengenin her an korunmasıyla, değişen şartlara göre ayarlanmasıyla devam ettiriliyor.
Dünya güneşin çekim gücüyle, dönmesinin itme gücü arasındaki muazzam dengeyle mevcut hayata vesile olan yolculuğunu sürdürüyor. Hayvanlar dostlarına sevgi ve düşmanlarından korkma/korunma ile hayatlarını sürdürüyor.
Bu iki kuvvet insanda da muhabbet ve korku kuvveleri şeklinde tezahür ediyor. Hayatımızı etkileyen kararlar bu iki hissiyatın sevkiyle veriliyor. Arasındaki muazzam denge sağlandığı oranda emniyet ve huzura kavuşuyoruz.
İnsanın tüm hayatı boyunca gerek dünyevi işlerde, gerek uhrevi vazifelerinde dengeyi koruması için her an bu iki histen istifade etmesi ve bu hisler arasındaki dengeyi koruması gerekiyor. Sadece teşvik etmek, mükafat vermek insanı gaflete, tembelliğe sürüklüyor. Sadece korkutmak, tehdit ise insanı canlandıran ümidini kaybettirip ye’se atıyor.
Dünya güneşin çekim gücüyle, dönmesinin itme gücü arasındaki muazzam dengeyle mevcut hayata vesile olan yolculuğunu sürdürüyor. Hayvanlar dostlarına sevgi ve düşmanlarından korkma/korunma ile hayatlarını sürdürüyor.
Bu iki kuvvet insanda da muhabbet ve korku kuvveleri şeklinde tezahür ediyor. Hayatımızı etkileyen kararlar bu iki hissiyatın sevkiyle veriliyor. Arasındaki muazzam denge sağlandığı oranda emniyet ve huzura kavuşuyoruz.
İnsanın tüm hayatı boyunca gerek dünyevi işlerde, gerek uhrevi vazifelerinde dengeyi koruması için her an bu iki histen istifade etmesi ve bu hisler arasındaki dengeyi koruması gerekiyor. Sadece teşvik etmek, mükafat vermek insanı gaflete, tembelliğe sürüklüyor. Sadece korkutmak, tehdit ise insanı canlandıran ümidini kaybettirip ye’se atıyor.
İstikameti korumak ve devamını sağlamak için her an havf ve reca arasındaki dengeyi korumaya ihtiyaç duyuyoruz.
İnsanı en iyi bilen RABBimiz bu fıtratımıza uygun olarak Kur’an’ında hem bizi ahiretteki sayısız nimetleri hatırlatarak hayra teşvik ediyor, hem de cehennem tasvirleriyle nefsimize yönelik günahlardan çekinme konusunda bize dersler veriyor.
İnsanı en iyi bilen RABBimiz bu fıtratımıza uygun olarak Kur’an’ında hem bizi ahiretteki sayısız nimetleri hatırlatarak hayra teşvik ediyor, hem de cehennem tasvirleriyle nefsimize yönelik günahlardan çekinme konusunda bize dersler veriyor.
Bizi hem cennete çekiyor, hem cehennemden bahsederek, cennete doğru itiyor.
Bu iki his ALLAH’ın emirlerinin cazibesine kapılıp uyma ve günahların çirkinliğini fark edip uzak kalma şeklinde hayatımızda farklı sahada hükmünü icra ediyor. Gerçek bu olmakla beraber, imtihan sırrı gereği ALLAH’ın emirlerinde bir görünüşte ağırlık, günahlarda ise sahte, sun’i, altatıcı bir cazibe görünüyor.
İnsan günahların bu aldatıcı cazibesine aldanmamak için
Bu iki his ALLAH’ın emirlerinin cazibesine kapılıp uyma ve günahların çirkinliğini fark edip uzak kalma şeklinde hayatımızda farklı sahada hükmünü icra ediyor. Gerçek bu olmakla beraber, imtihan sırrı gereği ALLAH’ın emirlerinde bir görünüşte ağırlık, günahlarda ise sahte, sun’i, altatıcı bir cazibe görünüyor.
İnsan günahların bu aldatıcı cazibesine aldanmamak için
nefse yönelik celali isimlerin tezahürü olan bir tehdit ve ikaza ihtiyaç hissediyor.
Mesela her insan trafik kurallarına uymanın en başta kendisi için faydalı olduğunu biliyor.
Mesela her insan trafik kurallarına uymanın en başta kendisi için faydalı olduğunu biliyor.
Ama uyma konusunda nefse yenik düşebiliyor. Ve bu yenik düşmesi kalbinin nefse mağlup olması yanında kural koyan ülkenin kanunu uygulamadaki ciddiyeti ile de ilişkili oluyor. Bir kişi kanunların kolay ihlal edilebildiği ülkelerde trafik kurallarına uyma konusunda gerekli hassasiyeti göstermezken,
aynı insan kanunların sıkı uygulandığı ülkelerde trafik kurallarına harfiyen uyuyor.
Bulunduğu ilkede kanun hakimiyeti ciddi uygulandığı için, sanki kanunlar memleketin her köşesine sinmiş. Gece yarısı da olsa kişiler kendilerini kurallara uymak zorunda hissediyor. Nefsi kalbine galip olsa da ve bu üstünlüğünü, gelişmemiş ülkelerde uygulamaya muvaffak olsa da, gelişmiş ülkede nefis galip gelemiyor. Kanunu ihlal etmeye cesaret edemiyor.
Kendisinin her an kameraların kaydettiğini gören ve kanunların ciddi uygulandığını bilen birisi ihlale cesaret edemediği gibi, ALLAH’ın zerrelerden, yıldızlara uzanan azametini, kurallarını uygulama konusundaki hassasiyetini, kurallara kimlerin uyduğunu fark etse ihlalden sakınacaktır.
Demek insanların günahlara girebilmesinin mühim bir sebebi de ALLAH’ın azametini anlayamamasıdır.
Bulunduğu ilkede kanun hakimiyeti ciddi uygulandığı için, sanki kanunlar memleketin her köşesine sinmiş. Gece yarısı da olsa kişiler kendilerini kurallara uymak zorunda hissediyor. Nefsi kalbine galip olsa da ve bu üstünlüğünü, gelişmemiş ülkelerde uygulamaya muvaffak olsa da, gelişmiş ülkede nefis galip gelemiyor. Kanunu ihlal etmeye cesaret edemiyor.
Kendisinin her an kameraların kaydettiğini gören ve kanunların ciddi uygulandığını bilen birisi ihlale cesaret edemediği gibi, ALLAH’ın zerrelerden, yıldızlara uzanan azametini, kurallarını uygulama konusundaki hassasiyetini, kurallara kimlerin uyduğunu fark etse ihlalden sakınacaktır.
Demek insanların günahlara girebilmesinin mühim bir sebebi de ALLAH’ın azametini anlayamamasıdır.
Zerrelerin küçüklüğüne güvenip gizlenemediğini, milyonlar dünya büyüklüğündeki dev ateş kütlelerinin büyüklüğüne güvenip itaatsizlik edemediğini, emrine uymayan kavimlerin başlarına gelen azap tecellilerini fark etse günah işleyemeyecektir.
Dünyanın artan ve çeşitlenen nimetleriyle palazlanan nefsimize söz geçirmek için,
Dünyanın artan ve çeşitlenen nimetleriyle palazlanan nefsimize söz geçirmek için,
ALLAH’ın azametini, emirlerinin kâinatta uygulanmasındaki ciddiyeti, her şeyin her an emrine mutlak itaat ettiğini,
isyan edenlerin azınlık olduğunu ve hikmete binaen izin verildiğini nefse hatırlatmalıyız.
Kâinatın itaatini ancak kendimiz itaat etmekle fark ederiz. ALLAH’ın azametinin zihinlerde tespiti ancak ibadetle olur. İbadetimizle kâinatın ibadetini fark ederiz. Kâinatın ibadetini fark edince, ALLAH’ın azametini fark ederiz. ALLAH’ın azametini fark edince daha ciddi ibadet etme ve günahtan uzak durma ihtiyacı hissederiz.
Kâinatın itaatini ancak kendimiz itaat etmekle fark ederiz. ALLAH’ın azametinin zihinlerde tespiti ancak ibadetle olur. İbadetimizle kâinatın ibadetini fark ederiz. Kâinatın ibadetini fark edince, ALLAH’ın azametini fark ederiz. ALLAH’ın azametini fark edince daha ciddi ibadet etme ve günahtan uzak durma ihtiyacı hissederiz.
Böylece en güzel kul olma sürecinde terakkimiz devam eder.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder