17 Ocak 2013 Perşembe

hoşmeriimmm

Aynada güneşin çok net ve güzel bir şekilde görünmesini ve yansımasını kast ederek, kinaye ve mecaz nevinden,
"ayna güneş olmuştur" dersek, bunda bir mahzur yoktur. Burada muradımız, aynanın güneşi çok net ve berrak bir şekilde gösterip ilan etmesine atıftır. Yoksa ayna eşittir güneş denilmek istenmiyor.

İşte, insanın fıtrat ve mahiyeti de aynanın güneşi yansıtması gibi,
ALLAH’ın isim ve sıfatlarını çok net ve berrak bir şekilde yansıtıyor. İnsan mahiyetinin bu şiddetli yansıtma işini tasvir etmek için "O ayna güneştir" denildiği gibi, "İnsanda suret-i RAHMAN var" vuzuh-u delâletine ve kemâl-i münasebetine işareten denilmiş ve denilir. ALLAH’ın suretinden kast edilen mana, ALLAH’ın isim ve sıfatlarıdır. Yoksa insana benzetmek anlamında değildir. Yani insan bir ayna, ALLAH’ın isim ve sıfatları da bu aynada tecelli eden güneşler hükmündedir.
Ayna ile güneş arasındaki alaka ise tecelli eden ile edilendir.
ALLAH’ın sonsuz azamet ve kibriyasına bütün kainat ve özellikle semavat şahittir. O öyle azametli bir ALLAH’tır ki, bütün kainat ve içindekiler onun emri ve kuvveti karşısında nihayetsiz bir zillet içindedirler. Her şey ona mutlak olarak itaat ediyor. İşte böyle azameti ve kibriyası sonsuz bir Zata muhatap olmak, ancak onun sonsuz şefkati ile mümkündür.

Yani insanı ALLAH ile dost ve muhatap yapan, şefkatten başka bir şey değildir.
İşte şefkatin en parlak tecellisi ve aynası İki Cihan Serveri olan Hazreti MUHAMMED (sav)’dır. ALLAH’ın bu muhataplığına ve şefkatine gitmenin en kısa ve kestirme yolu, ALLAH’ın habibi olan RESULÜ(asv)'in sünnetine ittiba etmektir. ALLAH Resulü (asv)'e vasıl olmanın en güzel ve kestirme yolu da ona rahmet istemek anlamında olan salavat getirmektir.
Yani ALLAH’ın sonsuz şefkatine ulaşmak için salavat ile HABİN-i EKREM (asv) en güzel ve kestirme bir köprüdür.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder