Kafirin maddi dünyası ya da gafil birisinin şu dünyadaki hürmet ve gayreti, gayet asılsız ve dayanaksızdır.
Zira kafir ya da gafilin bütün sermayesi ve dünyası, bulunduğu an-ı seyyaledir(Gelip geçici az bir an.). Sahip olduğu her şey bu dar ve ince zaman diliminin içine hapsolmuştur. Bu zaman dilimi ise çok hızlı bir şekilde fena ve zeval denizine dökülüyor.
kafirin bütün sermayesi
gelip geçici az bir an ve az bir zamanı var.
zaman denilen şey öyle bir süratle gelip geçiyor ki, suyun süratle akması gibi akıp gidiyor,
Bu tabirlerin hepsi zaman kavramının şimdiki boyutunun darlığına ve kısalığına işaret içindir. İnsanlık, zamanın şimdiki boyutunun en alt birimi olarak saliseyi kullanıyor. Salisenin de elbette alt birimleri vardır. Onları da görebilse idik, zaman ve varlık dediğimiz şeyin ne kadar az ve dar bir alanda hapsolduğunu görecektik.
Dünyanın süfli ve adi şeyleri peşinde koşanlar bu hakikati idrak etselerdi, gelip geçici olan bu süfli şeylere ehemmiyet vermezler ve bel bağlamazlardı.
İnsan şayet nefis ve heva cihetinden yaşayıp, ömrünü haramlarda geçirir ise, bir cihetle yokluk hesabına ve hiçlik dünyasında yaşamış demektir. ALLAH için olmayan bütün anlar ve saatler bir hiç ve yok hükmündedir. Sadece günahlarını ve sorumluluklarını insanın beline sararlar, bunun dışında küfür ve haram dairesi tamamen bir an-ı seyyale olup yokluğa akıyorlar.
Öyle ise bu fani ve gelip geçici maddi hayatımızı ebedi ve nurani bir şekle çevirmemiz gerekiyor ki, bunun yolu da ALLAH’ın hesabına ve onun razı olduğu şekilde yaşamaktır. Yani kim hayatında ALLAH’ın isim ve sıfatlarını yaşar ve o nurani iplere yapışır ise, o zaman bekaya ve saadet-i ebediyeye mazhar olur, demektir. ALLAH için bir an, ebedi bir saadet vesilesidir.
Yokluk denizinden ancak nurani ipler hükmünde olan ALLAH’ın nurani isimlerine yapışmak sureti ile kurtulabilinir.
Gerçek olan ALLAH için olanıdır,
nefis ve dünya hesabına olanların hiçbir değer ve kıymeti yoktur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder