17 Şubat 2012 Cuma

umûrun Hakk'a tefvîz et

Kimin için ALLAH var, ona herşey var; ve kimin için yoksa, herşey ona yoktur, hiçtir.” ''BAŞKA DİYECEĞİN BİR ŞEY KALDI MI?”
Hz. İbrahim  ateşe atılırken “CENAB-I HAKK’ın benim halimi bilmesi, benim birşey istememe ihtiyaç bırakmamıştır”
Dediler ki: "Eğer (birşey) yapacaksanız, onu yakın ve ilahlarınıza yardımda bulunun." (Enbiya Suresi, 68)
Dediler ki: "Onun için (yüksekçe) bir bina inşa edin de onu çılgınca yanan ateşin içine atın." (Saffat Suresi, 97)
Biz de dedik ki: "Ey ateş, ibrahim'e karşı soğuk ve esenlik ol." Ona bir düzen (tuzak) kurmak istediler, fakat biz onları daha çok hüsrana uğrayanlar kıldık. (Enbiya Suresi, 69-70)
Böylelikle ona bir tuzak hazırlamak istediler. Oysa biz, onları alçaltılmışlar kıldık. (Saffat Suresi, 98)


Ve İbrahim, ateşin ortasına düşünce, ateş dört yana çekildi. Ateşin ortasında bir yer açıldı. Güzel bir pınar çıktı. Çevresi yeşillendi. O da geldi, pınarın yanına oturdu. Ayağındaki zincir bağları çözüldü.

Nemrut, yüksek bir saray yaptırmıştı. O sarayın üstüne, ağaçtan yüksek bir sedir yapılmasını emretti. O yüksek yere çıkarak, ateşi görmek istedi.

Hem de şöyle dedi: -İbrahim'in ateş içindeki halini göreyim! Acaba yanıp kavruldu mu?

Nemrut, ateşin içine baktı. Ateş ortasında, pınarı ve yeşilliği gördü. İbrahim'de, sağ olarak pınarın yanında oturuyordu. Nemrut, bu hal karşısında şaşırdı, kaldı.

-Ey İbrahim! Diye bağırdı.
İbrahim'de:
- Ey ALLAHın düşmanı! Ne diyorsun? Diye cevap verdi.

Nemrut: Bu ateşi senin için kim böyle yaptı? Diye sordu.
O da:
-Ateşi Yaratan! Dedi.
Nemrut:
-O Yaratanın hakkı için ateşin içinden dışarı çık. Seni göreyim! Dedi.

İbrahim kalktı. Ateşin içinde yürüdü. Nereye
ayakbastıysa, o yerdeki ateş sönüyor, orası çimenlik oluyordu. Bu suretle İbrahim, dışarı çıktı, durdu.
Nemrut:
-Ey İbrahim! Sana ne söyleyeyim! Senin yüce bir RABBin varmış. Şimdi dileğim, senin RABBine konukluk etmektir! Dedi.
İbrahim:
-Benim RABBimin konukluğa ihtiyacı yoktur. Dedi.
Nemrut:
-Ben onu konuklasam gerek! Dedi. Bin at, bin deve, koyun, sığır ve kuşları; yani sultanları konuklamaya yarar şeyleri getirdiler. Hepsini, İbrahim'in RABBine karşı kurban ettiler. Ancak ALLAH(c.c.), hiç birisini kabul etmedi.

Nemrut, kurbanın kabul edilmediğini anlayınca, İbrahim karşısında mahcup oldu. Bu utançla, İbrahim'in yüzüne bakamadı. Üç gün sarayına kapandı. Nemrut, halkın kendisinden yüz çevirmesinden korktuğu için sabırsızlandı. Saraydan dışarı çıktı, hemen adamlarını, dört bir yana mektuplar yazarak yolladı:
-Çabucak ordular gönderin! Tamamen silahlansınlar. Gök Tanrısı ile savaş etsem gerek! Dedi.

Yüz bine yakın talimli asker, Nemrut'un önünde toplandı.
Sonra Melek, Nemrut'un yanına varıp:
-Ey zavallı, senin gibi bir biçareye asker ne gerek! Yüce ALLAH, yarattığı en küçük bir kuluna emrederse, seni de, askerini de yok eder!" Dedi. Yüzünü göğe yöneltti:
-YARABBİ, Sen, bu tağutun neler söylediğini bilirsin. Bunun helakini, sana havale ediyorum!" Dedi.
Yüce ALLAH, yaratıklarının en zayıfı olan sivrisinek ordusuna emretti. Akın akın geldiler. Nemrut ordusundaki askerin, yüzlerine, gözlerine üşüştüler. Sivrisineğin çokluğundan, askerler, birbirlerini görmezlerdi. Her adamı ve atını ısırdığında, acısı dayanılmaz olurdu. Bu acıyla, hayvanlar şaha kalkar, canının acısından, askerleri yerlere fırlatırdı. Böylece, bu zalim ordu, perişan oldu.

Nemrut, yapayalnız kaldı. Kaçıp, sarayına girdi. Kapıları sağlamca kapattı. O beladan kurtuldum sandı. Fakat Yüce ALLAHc.c.), sineklerin en zayıfına emretti. Öyle ki bir gözü kör, bir ayağı topaldı. Baca deliğinden içeri girmiş, Nemrut'un dizi üstüne konmuştu. O, onu tutup öldürmek istedi. Sinek uçtu, yüzüne kondu. O da onu, yüzünden kovmak istedi. Sinek yine uçtu, onun burnunun içine girdi. Oradan beyninin içine kadar yürüdü. Azar azar beynini kemirmeğe başladı.

Nemrut iki eliyle yüzüne, gözüne vuruyor, acısını bir parça dindirmek istiyordu. Sinek, ona, o kadar işkence ediyordu ki, ne zaman başını sallasa, sineğin kemirişi diniyordu. O da, o zaman rahat ediyordu. Eğer başına, bir şeylerle vurmazlarsa, sineğin beynini yemesi yine devam ediyordu. O zaman, Nemrut'un feryadı göklere çıkıyordu.

Sonunda, başına vuracak bir görevli gerekti. Tokmaklar hazırlandı. Nemrut'un yakınlarından, nöbetle onun başına vuracak kişiler görevlendirildi. Nemrut, hafif vurandan darılır, kuvvetli vurandan memnun olurdu. İşte kendisini "tanrılaştıran" ve kendi çağının en büyük krallığının başındaki zalimin akıbeti!
ALLAH için ateşe atılmak vardır,
Lakin ateşe atılmadan önce kendinde
İbrahimlik olup olmadığını araştır.
Çünkü ateş sadece İbrahimleri tanır ve yakmaz!"
Hz. MEVLANA
umûrun Hakk'a tefvîz et(İşini ALLAH'a (C.C.) havâle etmek.) , ne elem çek ne keder. Gelir elbette zuhûra ne ise hükm-ü kader. Ne kadar ceht(Azim, gayret, takat) etsen de bir murada, Nasip olmaz mukadderden ziyâde.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder