Evladınıza ikram edin, onları edepli, terbiyeli yetiştirin!) [İbni Mace]
ÇOCUK, okul öncesi, 2-6 yaş arası dönemde benmerkezli (egosantrik) bir düşünce yapısına sahiptir. Dünyaya ve olaylara kendi açısından bakar. Kendisini dünyanın merkezinde görür, her şey onun için yaratılmıştır, anne baba ona hizmet etmek için vardır. Herkesin, hatta her şeyin, kendisi gibi düşündüğüne inanır. Benmerkezli düşünce yapısında çocuk başkalarının farklı düşünceleri ve duyguları olduğunu kavrayamaz. Başkalarının düşünceleri ve duyguları onun için önemli değildir. Konuşmalarında hep kendisinden bahseder. Paylaşmayı bilmez. Oyuncağıyla bir başka çocuğun oynamasına izin vermez. Mülkiyete saygı duygusu gelişmemiştir. Kendi oyuncağını başka bir çocuğa vermediği gibi onun elindeki oyuncağa da sahip olmak ister. “Benim, benim” diye tutturur. Anne babanın yalnız kendisiyle ilgilenmesini ister, bu yüzden yeni doğan kardeşini kıskanır. Her isteğinin yerine getirilmesini isteyen egosantrik çocuk, “yok”tan anlamaz. İsteklerinin ertelenmesinden hoşlanmaz. Belediye otobüsünde üç yaşlarında bir çocuğun “su, su!” diye annesini ne kadar bunalttığına şahit olmuştum. Anne “burada su yok, eve gidince içersin, otobüsten inince alırız” dediyse de çocuk “bana ne, bana ne, su istiyorum!” deyip başka bir şey demiyordu.
Her isteği yerine getirilen, davranışlarına sınır konmayan çocuk egosantrik düşünce yapısını aşıp sosyalleşemez. Bedensel olarak büyüse de zihinsel ve duygusal olarak çocuk kalır. Egosantrizmi egoizme dönüşür, kendisinden başka kimseyi düşünmez. Herkesten yardım ve anlayış bekler. Anne baba çocuğun sosyalleşmesi için, baskı yapmadan, her isteğine her zaman kavuşamayacağını, bazen sabretmesi gerektiğini; paylaşmanın, yardımlaşmanın, iş birliğinin, başkalarının düşüncelerine ve haklarına saygının önemini anlatmalı, kendi yaşantılarıyla örnek olmalıdır. Her isteğini yerine getirerek egosantrizmine yenik düşmemelidir.
Çocuğun sosyalleşmesinde oyun ve arkadaşın önemi büyüktür. Sokaktan ve arkadaştan tecrit edilen, dört duvar arasında büyüyen çocuklar dış dünyaya uyum sağlamakta zorlanır.
Kişilik Gelişiminde Egosantrizmin Önemi
İLK BAKIŞTA bencillik gibi görünen egosantrizm, çocuğun kişilik gelişiminde çok önemlidir. Anne babanın kendisiyle ilgilendiğini, tehlikelere karşı koruduğunu, ihtiyaçlarını giderdiğini, onu sevdiğini görüp yaşadıkça kendisini değerli hissetmeye başlar, yaşama sevinci artar. Anne babaya güvendiği için gelecek kaygısı duymaz. Bu düşünce, dini bilgi ile beslediği zaman, ileri yaşlarda kolayca “Rabb’ine güvenme” şeklinde gelişecek; Allah’ın özellikle Rahman, Rahîm ve Rezzak isimlerinin kainattaki yansımalarını (cilvelerini) müşahede edebilecektir.
Egosantrik düşüncenin animizm ve finalizm şeklinde iki tezahürü vardır. Çocuk canlı cansız ayırımı yapmaz, her şeyin canlı olduğunu ve onu anladığını düşünür. Tahta atıyla canlıymış gibi konuşur. Bu düşünce ileri yaşlarda atomdan güneş sistemine kadar yaratılan her şeyin ALLAH’ı tanıdığına ve O’nun emrine itaat ettiğine inanmasını kolaylaştırır. Finalist düşüncede çocuk her şeyin bir amaç için var olduğuna inanır. Anne baba çocuğun isteklerini yerine getirmek, güneş ısıtmak, ağaç meyve vermek için vardır. Finalist düşünme biçimi ileri yaşlarda ALLAH’ın hiçbir şeyi boşuna yaratmadığına dair inancın temelini oluşturur.
Peygamber(ASM) öğretisiyle desteklenmeyen, felsefe ile beslenen egosantrizmin zamanla egoizme dönüşüyo. nefis ALLAH’ın varlığını kabul ettigi halde, gerçek ALLAH bilgisinden (marifetullahtan) yoksun ... Sahip oldugu sağlığa, zekâya, ilme, yeteneklere, makama, mal ve mülke kendi gayretleriyle, şu veya bu sebeplerle, sahip oldugunu iddia eder. ALLAH’ın kendi üzerindeki isim ve sıfatlarının cilvelerini (yansımalarını) göremez.
Ailesi tarafından her isteği yerine getirilen, terbiye edilmeyen, sınır konmayan, sorumluluk yüklenmeyen, gerçek din bilgisinden mahrum büyüyen bir çocuğun ALLAH inancı da aldığı hatalı eğitimin etkisi altındadır. Fiziksel olarak büyüdüğü halde, zihinsel ve duygusal olarak çocuktur. Anne baba nasıl onun her isteğini yerine getirmek zorunda ise, ALLAH da onun her işini yoluna koymak ve yardım etmek zorundadır. Bilgisizliğinden ve beceriksizliğinden işleri ters gittiğinde önce ALLAH’ı sonra sırayla anne babayı, müdürü, patronu ve iş arkadaşlarını sorumlu tutar. Çocuk yetişkinler başkalarının haklarına saygı duymayı bilmezler. Bencildirler, başkalarının duygularını önemsemez, empati yapmayı bilmezler. Emek ve dikkat isteyen, kurallara uymayı, sabretmeyi, paylaşmayı, işbirliğini gerektiren işleri sevmezler. Fazla emek vermeden, kısa yoldan zengin olmayı (köşe dönmeyi) isterler. Nasihatten, eleştirilmekten hoşlanmaz; hemen savunmaya geçerler.
Geçenlerde ters yönden gelen bir sürücüyü el işaretiyle uyarma cesaretinde buludum. Hemen durdu, el frenini çekti, arabadan indi, “dur” işareti yaptı. Bana doğru öfke ile gelen takım elbiseli, yarım sakallı, saçları jöleli genç sürücünün özür dilemek için durmadığını anladım, ama artık yapılacak bir şey yoktu. Her ihtimale karşı kapıları içeriden kilitledim. Cama yaklaştı, yüksek sesle: “Neden el kol hareketi çekiyorsun!” diye bağırdı. “Belki farkında değilsin ama, ters yola girmişsin,” dedim. Kapıyı tekmelemeye başladı. Yine yüksek sesle: “Sana ne ulan, trafik polisi misin? İn aşağı da sana ters yolu göstereyim!” diye bağırıp meydan okumaz mı. Polisi aramaktan başka çarem kalmamıştı. Polisi aradığımı anlayınca işi uzatmadı, kapıya iki tekme daha atıp gitti. Polis gelinceye kadar bizim “çocuk yetişkin” çoktan kayıplara karışmıştı.(alıntı)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder