23 Nisan 2013 Salı

herkesin hâlâ kesmesi gereken bir ineği var

Mısırda Nil nehrinin taşıdığı bereketle, kızgın çöl verimli topraklara döner. Toprak sulanır, işlenir, bol ürün hasat edilir. O zamanki tarım sabana, saban da inek ve öküze dayalı olduğundan, bu hayvanlar insanların gözünde çok ama çok değer kazanır.
İneğin, hayatlarında böylesine merkezi bir yer tuttuğu bu insanlar, zamanla “inek olmasaydı, toprağı süremezdik. Rızıksız kalır ve ölürdük.” sonucuna ulaşırlar. Ona kutsal bir şeymiş gibi yaklaşırlar. Kimseye ona el sürdürmez; dokunulmasına izin vermezler. Dokunulmazlığını kazanan inek artık kutsaldır.

Ne var ki insanlar kendilerini de Nil Nehrini de toprağı da hayvanları da yaratan Allah' ı sevecekleri ve ona teşekkür edecekleri yerde, zavallı ineklere yönelince, CENAB-I HAKK onlara Hz. Musa'yı (AS) gönderir. Ve ineği Hz. Musa (AS) kurban edip keser. Hz. Musanın ineği kesmesi bir semboldür. Bu kesimle aslında ineğe tapma fikri, inek-perestlik inancı kesilmiş, ortadan kaldırılmış olur.

İşte nimetleri ALLAH' tan bileceklerine sebeplere sarılan insanlar, bu halleriyle o sebebi bir bakıma ilahlaştırmış olurlar. Bu noktada herkesin hâlâ kesmesi gereken bir ineği vardır. Çağlara ve kişilere göre “inek”ler, yani vesileler değişiyor; ama inek ve ineğin kesilmesi olayının taşıdığı anlam değişmiyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder