ALLAH’ın hatırını saymayan, onu hesaba katmayan her sevgi ALLAH’ı dışlayan bir sevgidir. Böyle bir sevgi ise, lezzetten çok elem ve acı verir, mutluluk yerine sıkıntı verir.
Çünkü, Kalbin batını, ALLAH’ı sevmek için yaratılmış, kalbin süveydası ALLAH’a sevdalı olmak için var edilmiştir. ALLAH için yaratılan bir cihazı ondan başkası için kullanmak, emanete hıyanet, gayr-ı meşru bir tavır ve bir yolsuzluk olduğu için arzu edilen lezzet ve mutluluk yerine, elem ve keder akıtan bir musluk hükmüne geçer.
Baki-i hakiki olan ALLAH’ın sevgisini taşımak, onun aşkını yansıtmak, onun cemal ve celalinin sevdalısı olmak için yaratılan ve bu yönüyle bir SAMED aynası olan Kalbin içindeki sevda mahallini, fani, geçici, değersiz, kıymetsiz şeylere açmak, onu onlarla meşgul etmek, acı ve kederlere davetiye çıkarmak anlamına gelir.
Çünki “zeval-i lezzet, elem olduğu gibi; zeval-i lezzetin tasavvuru dahi bir elemdir. Bütün mecazî âşıkların divanları, yani aşk-nameleri olan manzum kitabları, şu tasavvur-u zevalden gelen elemden birer feryaddır. Her birinin, bütün divan-ı eş'arının ruhunu eğer sıksan, elemkârane birer feryad damlar”(Sözler, 215 ).
Rüzgârdan açılsa kapım, bir ânda,
Kara haber gelmiş gibi ürkerim.
Sanki gemilerim battı ummanda,
Paramparça oldu gökte ülkerim.
Ne acı, kaybetmek için sahiplik!
Ölümlüyü sevmek, ne korkulu iş
Hayat mı, püf desen kopacak iplik,
Çıkmaz sokaklarda varılmaz gidiş.
(N-F-K/1972)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder