26 Nisan 2013 Cuma

İnsan sadece maddeden ibaret bir yaratık olsaydı, elbise giydiğinde, midesi doyduğunda bütün meseleleri bitmiş olurdu.
Ancak onda ruh, kalb, akıl, sır gibi bir kısım manevi duygu ve kabiliyetler vardır ki, havaya, suya, güneşe muhtaç olduğumuz kadar bunlar da gıdaya muhtaçtırlar. Bunun içindir ki, refah, lüks ve konfora ulaşmış nice insan, ruh ve kalpleri aç olduğu için gerçek doyuma ulaşamamakta, huzursuzluktan kurtulamamaktadırlar.
"Onlar dünya hayatını seve seve âhirete tercih ederler." (İbrahim Sûresi, 14:3)
Eğer insan ruh ve kalbine yabancılaşıp sadece ve sadece maddesiyle ilgilenir, dünyayı bile bile ahirete tercih eder, fani dünyanın kırılacak şişeleri hükmündeki değersiz işlerini ebedi hayatın elmas hükmündeki işlerine üstün tutar, geçici ve zehirli bala benzeyen gayr-ı meşru ve peşin bir kısım zevk ve lezzetler uğruna ahirette verilecek bitmez tükenmez lezzetleri elinin tersiyle iter, haram helal demeden bir hayat sürerse, böyle kimseler maddi ve manevi hayatlarını tehlikeye atıyorlar demektir.
Hem dünya, hem de ahiret hayatlarını karartmaktadırlar.
İşte böylesine dehşetli hastalıklara yakalanmamak için İlahi ölçülerin dışına taşmamak, şu geçici hayat yerine ebedi hayatı ön planda tutmak gerekir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder