18 Temmuz 2012 Çarşamba

Kim senin sahibin?

hoşlansan da hoşlanmasan da
Sen sadece O’nunsun, O’na aitsin, O’nun eseri ve mülküsün.
Mustafa Ulusoy
Psikiyatr
Aslında bütün mesele, evet bütün mesele şu:
Varlıklar kimin? Biz kime aidiz? Rüzgâr kimin? Yer kimin? Gök kimin?
Bedeninin takatini kim söküp alıyor da yaşlılık veriyor sana?
Kim senin sahibin?
Biz kimin kölesiyiz?
Kimin mülkünde yaşatılıyoruz?
Kimin mülkünde çalışıyoruz?
İnsan hayatını istediği gibi yaşamalıdır; ne safsata...
İnsan kendine aittir; büyük yalan...
Dünyayı kim güneşin etrafında pervane ediyor?
Güneş patlamaları kimin eseri?
Kim şu an binlerce bebeği rahimlerde yaratan, koruyan, kollayan?

İnsan kendine yeter düşüncesi: parçalanmış efsane...
Ne karışıyorsun öyleyse, hayatın akışına? Doğuma ve ölüme... Ayrılığa. Gelip gitmeye.
Canlılığa ve solmaya.
Sızlanma hakkını nereden alıyorsun? Neden şikâyet üstüne şikâyet biriktiriyorsun?
Yaşarken kullandığın sözcükler de mezarına koyulacak bir gün.
O zaman bu mızmızlık neden?
Sahi ne zannediyorsun kendini? Dünya senin isteklerinin etrafında mı dönecek belliyorsun?
Neden emanet etmiyorsun kendini O'na? Sahibine. Sonsuz kudreti olan Mutlak Varlığa.
Kendini, sevdiklerini, çoluğunu çocuğunu ondan daha fazla mı düşündüğünü sanıyorsun?
Ondan daha fazla mı seviyorsun sevdiklerini?
Sen kendini bile O'ndan daha fazla sevip değer veremezken?
Ses tellerini titretip seni konuşturan?
Ya göklerdeki milyonlarca kilometre uzaktaki devasa gezegenlerin ve ateş topu yıldızların ışığını, bize siyah kadifeden bir örtü üzerinde ziyafet diye sunan?
Başını çıkar, daldırdığın o hayal âleminden ve o başı kurtar imgelerden. Pencereden bak. Dışarıdaki âlemi seyret. Bak neler oluyor orada? Oradaki devinimi seyret. İhtişama dik gözlerini. Kendi âlemindeki karanlığın yalancı vehim ve vesveselerin, hakikatsiz kuruntularının eseri. Çık o kasvetli âlemden. Çık ve gözlerinin penceresinden hakiki âlemin hakikatlerine dal.
Bırak kendini, gevşe biraz. O'nun rahmetine bırak geçmişini, anını, geleceğini. Sahibine bırak kendini. İnan senden daha fazla düşünüyor seni, önemsiyor, seviyor, değer veriyor, kaile alıyor, merhamet ediyor, şefkat besliyor, önemsiyor.
O'na güven yeter. O'nun verdiklerine güven.
O hangi şeyi abes, gereksiz, anlamsız, boşu boşuna yapıyor, söylesene?
Aklının ermediği şeylere karışma. Haddini bil. Sahibine güvendiğinde kazançlı çıkacak yine sensin. Yoksa hayatın tepeden tırnağa yorgunlukla dolup taşacak.
Nasıl oluyor da aklına güvenip hayatınla ilgili hükümler veriyorsun bu iyi oldu, bu kötü oldu diye? Nereden biliyorsun karanlığın içinden aydınlığın çıkmayacağını? Bu acele niye?
İstediğin ya da istemediğin şeyin senin için hayırlı olduğunu iddia eden benliğinin gururundan başka ne var elinde?
"Beyhude ızdıraba düşüp azab çekme, mülk başkasınındır."
Ne karışıyorsun ki O'nun mülkünde yaptığı tasarrufa? "Ben her şeyi bilirim," diye iddia ediyorsan tabii, o zaman başka. Halbuki görünen başka, aslı başka. Gene de tutamayacağım kendimi söyleyeceğim işin aslını, hoşlansan da hoşlanmasan da: Sen sadece O'nunsun, O'na aitsin, O'nun eseri ve mülküsün.

Yorgun dünyanın içine girme. O girdaplı su kimleri yuttu bir bilseydin korkardın. Sen sen ol, âlemin penceresinden seyret yine âlemi. Bir tren vagonundaymışsın misali daya başını cama, akıp giden görüntüler nehrini izle bir seferi gibi...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder