Farazi( Bir varsayıma dayanan)ve itibari (gercek ve fiili olmayan izafi olan varsayılan) olan benlik duygusunu mevcut görmek,
ALLAH ile nispetini kesmek demektir.
İnsanın cüzi kudretçiğini ALLAH’ın sonsuz kudretini kıyas ederek anlamakta değil,
firavunlukta kullanmasıdır.
Aynada yansıyan ışık, aynanın kendi malı değil, güneşin malıdır. İnsanın benliği de bir ayna gibidir.
BİLİNÇALTI TELKİNİ
(şimdileri gizli mesaj 25 kare yi müziklerde, flimlerde kullanıp
insanlara özellikle cocuklara zarar veriliyor
Çünkü kişi, bilinçli bir tercih ile gördüklerini veya duyduklarını ya reddediyor ya da kabul ediyor. Çünkü baştan önüne seçenek olarak getirilmiş oluyor.
Fakat bu, öyle bir şey ki insan onu görmüyor, duymuyor ve hissedemiyor, yani bizlerin algı frekanslarımızın tamamen altında veya üstünde yer alıyor. Böyle bir şeyi kabul yahut reddetme gibi bir olanağımız var mı? Elbette hayır.)
Fakat bu, öyle bir şey ki insan onu görmüyor, duymuyor ve hissedemiyor, yani bizlerin algı frekanslarımızın tamamen altında veya üstünde yer alıyor. Böyle bir şeyi kabul yahut reddetme gibi bir olanağımız var mı? Elbette hayır.)
AFFORMASYON
Affirmasyon ( onaylama)
Gerçekleşmesini istediğimiz cümleleri tekrarlayıp bunları bilinçaltımıza inandırmaktır
mesala Şimdi ben zenginim deyin. Ne oldu içinizdeki ses haklısın sen zenginsin dedi mi? Yoksa neren zengin borçlar diz boyumu dedi
Affirmasyonların problemi genelde bir çoğu bilinçaltı zihin ile çeliştiği için çok kişide çalışmamasıdır. Neden? Çünkü gerçekten inanmadığı bir şeye kendini ikna etmeye çalışılıyo.
" sevgi ,saygı ,hürmet, deger ,övgü "
herşeyin sahibi ALLAHa aittir.
eğer bilinç bariyerini safdışı bırakılarak
birisine sen degerlisin, kendine sonsuz hürmet duy gibi
frekans gönderildiginde
kibir devreye girer
aslı dımdızlak olan insana,
böyle hiçbirşeye sahip olmayana ,herşeyi emanet olana
" sevgi ,saygı ,hürmet, deger ,övgü "
zalimlege sürükler
adamı bozar :) haddini aşar
firavun, nemrut gibi
güç kuvvet kudret herşeyin sahibi ALLAHa aitttir
eğer gene bilinç bariyerini safdışı bırakılarak
yanlış sözlerle
ben güçlüyüm ben yaparım ederim gibi
frekans gönderildiginde kendini kandırırsa
küçük gözle görünmeyen bir mikrop ona yeter haddini bildirir
sen acizsin sen zavallısın beni dahi yenemezsin der.
her şeyin tedbir ve dizgini ALLAH’ın elinde olduğuna göre;
zarar ve menfaat de onun elindedir. ALLAH bir insana zararı takdir etti ise, buna kimse engel olamaz, yok menfaati takdir etti ise; buna da kimse mani olamaz
dolayısıyla insanın dogru gercek olanı kabul ederse yani acizligini fakirligini zavallılıgını ve muhtaçlıgını kabul edip , yani haddini bilip
güçlü kuvvetli kudret sahibi ALLAHına sıgınırsa güç ve kuvvet kazanacaktır
ozaman pskolojiside ,yaşantısıda, ahiretide kurtuluşa erecektir
elhasıl;
Aciz olan bir insan,
yardıma, sığınmaya, bir yere dayanmaya muhtaçtır.
Bu durumda ya kendine, yani nefsine veya RABBine güvenecektir. İşte bu "acz" duygusu nefse(kendine) değil de ALLAH'a dayansa ve güvense maksat hasıl olmuş olur ve terakki eder.
Kaldı ki, aciz yaratılmamızın asıl nedeni de budur
ALLAH, insanı fıtrat ve mahiyet olarak sınırsız ihtiyaçlar içinde yaratmıştır.
Bu yüzden insan kainatta her şeye muhtaç bir durumdadır. Ama insan bu sayısız ihtiyaçlardan en basitini bile tedarik etmekten acizdir. İnsanın sermaye ve iktidarı en adi bir ihtiyacı bile karşılayamıyor. İnsan bu noktada mutlak bir acizlik ve fakirlik içindedir.
İnsanın böyle bir mahiyette yaratılmasının sebebi, bu ihtiyaç hissi ile, muhtaç olmayan sonsuz zenginlik sahibi olan ALLAH’ı tanımak içindir.
Yani insan her şeyde acizlik ve fakirlik saiki ile ALLAH’ın sonsuz kudret ve gınasına intikal ediyor. Yani insandaki sonsuz fakirlik, ALLAH’ın sonsuz zenginliğine açılan bir penceredir. İnsan bu pencere ile ALLAH’a bakıyor ve bu pencere sayesinde ona müteveccih oluyor.
İşte insanın bu acizlik ve fakirlik damarı yüzündendir ki bütün kainat insana hizmet ettiriliyor. Güneş, büyüklüğüne rağmen insana soba ve lamba, ay ise takvimcilik yapıyor. Dağlar denizler ve ovalar hep insan etrafında işliyor ve ona hizmet ediyor. Bütün anne ve babaları yavruların etrafında pervane yapan sır, yine bu acizlik ve zaaftır.
Aynı şekilde insan da şu kainatın kucağında aciz ve çaresiz bir bebek gibidir. Bu sebeple ki kainat insan etrafında ALLAH’ın sonsuz şefkati ile pervane gibi döndürülüyor.
Çocuk ağlaması ile nasıl anne ve babasını kendine çekiyor ise, insan da sonsuz acizlik ve fakirlik damarını ibadet ve kulluk noktasından işletmek ile ALLAH’ın sonsuz merhamet ve şefkatini kendine çekebilir; o halini kendine şefaatçi yapabilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder