Kainattaki her bir şey, ALLAH’a açılan birer pencere hükmündedir.
Yani yıldızlardan ve galaksilerden tutun ta dağlara ve ovalara,
oradan çiçeklere ve böceklere kadar her şey,
ALLAH’a ve onun marifetine açılan birer tabaka birer levha birer pencere hükmündedirler.
Bu noktadan bakacak olursak, kainattaki her bir şey
CENAB-I HAKK'a nazır ve ona vasıl olan yollar hükmündedir.
Bir eşyanın üstündeki nakış ve sanat iman ve tefekkür nazarı ile okunur ise, bu okumak direkt o nakış ve sanatın nakkaşına ve sanatkarına intikal ettirir.
Yani her bir mevcut üstünde ALLAH’a açılan pencereler vardır.
Bizim yapmamız gereken sadece o pencerelerden iman gözü ile seyretmektir.
Mesela, bir portakalnın güzel şekli ALLAH’ın MUSAVVİR ismine, estetik ve güzel kabuğu MÜZEYYİN ismine, vücuda gıda ve kuvvet olması REZZAK ismine, tatlı ve cezbedici olması
KEREM ve RAHİM isimlerine intikal edip uzanır.
Biz bu manaları portakal üstünde ve diğer sanatlar üstünde okuyabilirsek, her an ALLAH’ın eşya ve mahlukat ile alakadar ve yaratmakta olduğunu anlarız. Özellikle de kendi vücut ve nefsimizdeki tecellileri iman nazarı ile okuyabilirsek,
her an ALLAH’ın terbiye ve tedbirinin üstümüzde olduğunu müşahede ederiz;
bu bize güzel bir kapı ve sayfa olur.
Alemin tabakalarından maksat; eşya ve onun türleridir.
Mesela yıldızlar marifetullah için bir tabakadır, dağlar, ovalar, nehirler, bitkiler ve hayvanlar da hakeza aynı şekilde ALLAH’a vasıl olan yol ve tabakalardır.
Âdi bir yol kapandığı zaman bütün yolların kapanmış olduğunu tevehhüm etmek,
cehaletin en büyük bir şahididir..
Âlem, bir bütün olarak, ALLAH'ın varlığına, birliğine, esmâ ve sıfatlarına delil olduğu gibi,
terkip ve cüzleri ile de delildir.
Mesela, bütün hayvanlar ortak yönleri ile ALLAH'a delâlet ettikleri gibi,
Mesela, bütün hayvanlar ortak yönleri ile ALLAH'a delâlet ettikleri gibi,
her bir nev, her bir fert ve her ferdin her bir uzvu da, yine ALLAH'a delâlet etmektedir. Ancak bazı varlıkların, ALLAH'a nasıl delâlet ettiklerini anlayamayabiliriz.
Yol bizim için kapalı görünebilir.
Yol bizim için kapalı görünebilir.
Bu durumda hemen kafamızı kaldırıp başka delillere bakacağız.
Yoksa, o delilde ısrar etmek veya o delil ile diğer bütün delillere bakmak ve onları da kapalı tevehhüm etmek, cehâletin işâretidir.
Mesela; 20. Yüzyılın başlarında, bazı ateist bilim adamları,
Mesela; 20. Yüzyılın başlarında, bazı ateist bilim adamları,
bademcik ve dalak gibi uzuvların hiç bir işe yaramadıklarını gerekçe göstererek,
"Kâinat'ta her şey anlamsızdır."
demekteydiler.
İki organda göremedikleri hikmeti, bütün varlığa teşmil etmek suretiyle,
İki organda göremedikleri hikmeti, bütün varlığa teşmil etmek suretiyle,
büyük bir cehâlet örneğini sergilemişlerdi. Ancak, daha sonra bu iki organın ne denli faydalı olduğu yine ilim adamları tarafından ispat edildi.
Halbuki yapılması gereken şu olmalıydı;
Halbuki yapılması gereken şu olmalıydı;
Bademcik ve dalağın ne işe yaradığını bilmememiz, hikmetsiz oldukları anlamına gelmemelidir.
Zira kâinat'ta hiç bir şey anlamsız değildir.
Zira kâinat'ta hiç bir şey anlamsız değildir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder