13 Temmuz 2012 Cuma

ha kainat ha insan:)

İnsan kainatın küçültülmüş bir numunesi ve modelidir.
Kainat küçülse insan, insan büyütülse kainat olur. Kainatta azametli ve büyük yazılmış tevhit hakikatleri insanın mahiyetinde küçük ve okunaklı bir şekilde yazılmıştır. Bu hususta kainat ile insan müsavidir, fark sadece kemiyettedir, yani boyut ve hacimdedir.
Nasıl ki, bir markette bütün erzak ve malların tümünü gösteren hülasa bir fiyat listesi olur; aynen bunun gibi, ALLAH, bütün kainatın umumunda tecelli eden isim ve sıfatlarının manasını, insanın mahiyet ve fıtratında icmal edip listelemiştir.
Marketin her tarafını tek tek dolaşmadan,
hülasa listeye bakarak, erzak hakkında bilgi almak misillü(gibi),
insanın mahiyeti de şu kainatın bir listesi, bir icmali olmasından, kainat kadar mana ifade eder.

İnsan, sahip olduğu bütün hissiyat ve cihazları ile kainatın umumunu tartıp ölçebilir bir kıvamdadır.

Mesela, yüz gramlık dili ile dünyadaki bütün lezzetleri tadabiliyor. Küçük gözleri ile bütün renkleri, tonları ile görebiliyor.
Hardal küçüklüğündeki hafızası ile, bütün hayatını ve ona tabi olan olayları kaydedebiliyor.
(insan beyninde bulunan kuvve-i hafıza ve kuvve-i hayaliye
maddi olarak bir mercimek kadar yer işgal ettiği halde binler sene genişliği olan ve asla bitmek ve tükenmek bilmeyen çok büyük bir yere sahiptir. )
Bunun gibi, buna benzer çok mizan ve ölçüler ile, âdeta kainatı kuşatan bir liste hükmündedir.
Özetle insan Kur'an-ı Kerim’in tabiri ile Ahsen-i Takvim (en güzel kıvam)
suretinde yaratılmış kainatın halifesidir.
Fıtratındaki genişlik ve donanım sayesinde ALLAH’a muhatap bir varlıktır.
Yani insan her bir maddi ve manevi aza ve duyguları ile ALLAH’ın bütün isim ve sıfatlarını tanıyıp bilecek bir mahiyete sahiptir.
Bu noktadan bakıldığında insan kainat kadar geniş ve donanımlıdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder