Bir kimse, günah işlediği zaman kalbinde siyah bir nokta hasıl olur.
Eğer tevbe ederse, o leke silinir.
Tevbe etmeyip tekrar günah işlerse, o leke büyür ve kalbin tamamını kaplar, kalb, kapkara olur. Hadis-i şerif
Bir beldeyi hayâlimizde canlandırdığımızda, hayal âlemimizde o şehrin bir misali teşekkül eder. İşte bu şehrin aslı (âlem-i şehadetten), hayaldeki şekli ise (âlem-i misâlden)dir. Bir aynanın karşısında durduğumuzda iki şahıs karşı karşıya gelir.
Bunlardan birisi hakiki, ikincisi ise misalîdir.
"Nasıl ki, âyinende görünen muhteşem bir saray, âyinenin rengine bakar.
Siyah ise siyah görünür; kırmızı ise kırmızı görünür.
Hem onun keyfiyetine(durumuna) bakar.
O âyine şişesi düzgünse, sarayı güzel gösterir.
Düzgün değilse çirkin gösterir.
En nazik şeyleri kaba gösterdiği misillü(gibi),
sen kalbinle, aklınla, amelinle, gönlünle, kendi âleminin şeklini değiştirirsin.
Ya aleyhinde, ya lehinde
şehadet ettirebilirsin."
Kalbimiz ve ruhumuz da birer ayna gibidir.
namaz kıldığımız zaman
bu aynamız güzel ve parlak olduğundan,
şehadet alemi de(gerçek) bizim dünaymıza olumlu yansır ve lehimize olur.
(Namazı kılsan, o namazınla o âlemin Sâni-i Zülcelâline müteveccih(yönelme) olsan, birden, sana bakan âlemin tenevvür(nurlanma, aydınlanma) eder. Adeta namazın bir elektrik lâmbası ve namaza niyetin onun düğmesine dokunması gibi, o âlemin zulümâtını dağıtır.)
Namaz kılmadığımızda ise
çirkin yansır ve aleyhimizde bir tablo ortaya çıkar.
Adam, bineceği otobüsün kalkmasına bir saatten fazla süre olduğu için, terminalin yarı karanlık koridorlarını arşınlıyordu. Ellerini yıkamak üzere biraz ilerideki mescide yanaştığında, iş tulumları giymiş bir genç ona doğru gelerek:
—Herhalde namaz kılacaksınız, dedi. Abdest alma yerimiz de mevcuttur.
Adam elindeki sigaranın külünü delikanlının ayakları dibine silkelerken:
—Sen herhalde görevlisin, diye eklendi. Ne iş yaparsın burada?
Delikanlı, köşedeki süpürgeyi işaret ederek:
—Temizlikçiyim efendim, diye kekeledi. Lavabo ve tuvaleti temizliyorum.
Adam onu alaycı gözlerle süzerken:
—Ben namazı senin gibi çulsuzlara bıraktım, diye sırıttı. Bu iş size öyle yakıştı ki...
Temizlikçi genç, adamın hakaretine aldırmayacak kadar olgundu. Fakat namaza karşı yapılan saygısızlık, canını çok sıkmıştı. Vereceği cevabı bir süre düşündükten sonra
susmayı tercih ederek işine döndü.
Adam mağrur adımlarla oradan uzaklaşırken, başının döndüğünü hissetti. Sırtından çıkartarak koluna aldığı kaşe paltonun ağırlığını ilk defa fark ediyordu. Biraz önce yediği iki porsiyon kebap, herhalde tansiyonunu yükseltmiş ve kendisini halsiz bırakmıştı.
Birkaç adım daha attığında aniden fenalaşarak dizleri üzerine çöktü. ALLAH'tan ki kolundaki palto ondan önce yere serilmişti de yeni aldığı takım elbisenin kirlenmesini engellemişti.
Adam, çömelmiş vaziyette olmasına rağmen fırıldak gibi dönen başını yere dayayarak bir müddet dinlendi ve tekrar doğrulduğunda, aynı rahatsızlığı duyarak hareketini tekrarladı.
Fakat başkaları tarafından görülmüş olmaktan endişe ediyordu. Bunun için başını yerden kaldırıp sağa sola bakındığında,
terminalin çaycısı olduğu anlaşılan bir gençle burun buruna geldi.
Delikanlı, adamı saygılı bir ifadeyle selamlarken:
—ALLAH KABUL ETSİN BEY AMCA, DEDİ.
AMA KIBLE BİRAZ DAHA SAĞA DOĞRUYDU....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder