13 Mayıs 2012 Pazar

tesadüf

her şey tesadüfen kendi kendine oluşuyor.
Bu fikrin batıllığı ve aklen mümkün olmadığı çok zahir ve aşikardır.
Bir çiçeğin tesadüfen veya kendiliğinden oluşması, ebedi ve ezeli olarak imkansızdır. Zira çiçek üstünde fail ve sanatkarına işaret eden sayısız nakış ve işlemeler vardır. Bütün bu nakış ve işlemeler kendiliğinden tesadüfen ortaya çıktı demek, bir uçağın mühendis ve usta olmadan kendiliğinden oluştu denmesi ile aynıdır. Basit bir fiil bile failsiz olmadığına göre, çiçek ya da ona benzer harika ve mükemmel sanatların kendiliğinden failsiz bir şekilde vücut bulması mümkün değildir.
Domates var, biber var, soğan var, yağ var, tuz var, bıçak var, ocak var ama aşçı yok.
Böyle bir durumda hiçbir zaman ortaya yemek çıkmaz. Bu malzemeler aşçı olmadığı halde kendiliğinden yemek ortaya çıktı demek, nasıl makul değil, bir hezeyan ise, aynı şekilde elma, armut, üzüm, karpuz gibi daha mükemmel ve daha harika, yenmeğe hazır hale getirilmiş nimetler için, kendiliğinden tesadüfen oluştu demek aynı derecede, belki daha aşağı bir hurafe ve hezeyandır.
Arkeologların kazı yaparken iki taşın üst üste olmasını bile tesadüfe veremeyip,
file_thumbview_approve
oradan bir medeniyetin izini aramaları gibi; şu kainat medeniyetinde ve şehrinde, harika gezegen ve yıldızların hassas bir ölçü ve ahenk ile dönüp dolaşmalarını tesadüfe vermek akıl karı değildir.
Einstein, ‘‘tanrı zar atmaz'' cümlesini, bir atomun içindeki parçacıkların tesadüfi bir şekilde haraket ettiğine dair laboratuvar gözlemlere dayanan bilimsel tezlere karşı kullanmıştır. Kısaca, bir atomun içindeki parçacıklar düzensiz bir şekilde hareket ediyor olamaz demiştir. Burada Einstein'in deneysel sonuçlarına inanmayacak kadar derin bir imán sahibi olduğunu görüyoruz. Çünkü Einstein, doğayı gözlemledikçe bir şey keşfetmiştir. Bu evrende şaşmaz bir nizam ve intizam vardır. Bu düzen, ALLAHtarafından tesis edilmiştir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder