8 Mayıs 2012 Salı

bütün kuvvetin tümüyle ALLAH’ın olduğunu birbilselerdi.

zulmedenler, azaba uğrayacakları zaman, muhakkak
bütün kuvvetin tümüyle ALLAH’ın olduğunu
ve ALLAH’ın vereceği azabın gerçekten şiddetli olduğunu
birbilselerdi.
(Bakara Suresi, 165)

Zulüm, başkasının hukukuna tecavüzdür.

1. ALLAH’ın hukukuna tecavüz.

2. Nefsin hukukuna tecavüz.

3. İnsanların hukukuna tecavüz
PEYGAMBERİMİZ (Aleyhisselatü Vesselam) buyurdu ki:

"Zulüm üç çeşittir:

Bir zulüm vardır ki, onu CENAB-I HAK asla bağışlamaz.

Bir zulüm vardır ki, ALLAH TEALA onu dilerse affedebilir.

Bir zulüm vardır ki, ALLAH TEALA onu terk buyurmaz.

ALLAH Tealanın affetmiyeceği zulüm, şirktir
(ALLAH’a ortak koşmaktır). ALLAH, "Şirk, en büyük bir zulümdür"
buyurmuştur.

HAK TEALAnın dilerse affedeceği zulüm,
kulların kendileriyle RABleri arasındaki hususlarda, kendi nefislerine
(işledikleri günahlar)yaptıkları zulümdür. ALLAH kendine karşı işlenen bu
zulmü dilerse affeder.

HAK TEALAnın terk buyurmayacağı zulme gelince,
bu, kullardan bazılarının bazılarına yaptıkları zulümdür (kul hakkıdır) ki,
mazlûm zalimden hakkını almadıkça ALLAH onları terk buyurmaz,
bağışlayıp affetmez.

ALLAH, insanlara merhamet etmeyene rahmette bulunmaz.
Hadis-iŞerif
Yugoslavya eski diktatörü Tito’nun son günlerinde söylediği bazı sözler
Ben ölüyorum artık... Ölümün ne derece korkunç bir şey olduğunu size anlatamam... Toprağa karışmak ve dönmemek üzere gidiş... Ben öldükten sonra toprak olacaksam, diriliş, ceza ve mükâfat yoksa benim yaptığım mücadelenin değeri nedir?"

"Yoldaşlarımın kalplerine gömülecekmişim veya unutulmayacakmışım yahut alkışlanacakmışım, neye yarar? Ben mahvolduktan sonra beni alkışlayanların takdir sesleri, kabirde vücudumu parçalayan yılan ve çıyanları insafa getirir mi? Söyleyin bu gidiş nereye? Bunun izahını Marks, Engels, Lenin yapamıyor. İtiraf etmek zorundayım: Ben ALLAH’a, Peygambere ve ahirete inanıyorum artık. Dinsizlik bir çare değil. Düşünün şu kâinatın bir yaratıcısı, şu muhteşem sistemin bir kanun koyucusu olmalıdır... Bence ölüm de son olmamalıdır... Mazlumca gidenlerle zalimce ölenlerin bir hesaplaşma yeri olmalıdır. Haklarını almadan cezalarını görmeden gidiyorlar. Böyle keşmekeş olamaz. Ben bunu vicdanen hissediyorum. Öyle ki, milyonlarca suçsuz insana yaptığımız eza ve zulümler şu anda boğazıma düğümlenmiş bir vaziyette... Onların "ah"larına kulak verecek bir merci olmalı...Yoksa insan teselliyi nereden bulacak? Bunların bir açıklaması olmalı..."
Tito’dan aktarılmış olan bu cümleler, zalimlerin ölüm anında hissettiklerini açıkça ortaya koyar. Tıpkı Firavun gibi. O da Kızıldeniz’in sularına gömülürken, "İsrailoğulları’nın kendisine inandığı (İlah’tan) başka İlah olmadığına inandım ve ben de Müslümanlardanım." (Yunus Suresi, 90) demiştir.
,
"tevbe; ne, kötülükleri yapıp-edip de onlardan birine ölüm çatınca: "Ben şimdi gerçekten tevbe ettim" diyenler, ne de kafir olarak ölenler için değil... (Nisa Suresi, 18 )

 
Bir deve kervanı yola çıkmış giderken yolda fakir bir dervişle karşılaşırlar. Derviş kervancıbaşına kendisini de almalarını rica eder. Kervancıbaşı bu isteği kabul eder, yola revan olurlar. Bir zaman sonra yolda haramiler kervanı basar ve neleri var neleri yok hepsini alırlar.
Dervişe de malı olup olmadığını sorulunca o, "Benim hiç param yok; ama kervancıbaşının değerli bir yeleği vardı, onu almayı unutmuşsunuz." der. Haramiler yeleği alırken kervancıbaşı hiçbir şey söylemez; ama dervişe çok gönül koymuştur. Öyle ya; ona o kadar iyilik yapmasına karşılık böyle bir tavırla karşılaşmıştır.
Bir zaman sonra, kervan ahalisi bütün varlığını kaybetmiş bir halde bekleşirlerken devletin askerleri çıkagelir. Haramiler derdest edilmiştir. Bütün gasbedilen mallar sahiplerine iade edilir. İşte o anda kervancıbaşı dervişe yanaşır ve der ki:
"Baba aşkolsun! Ben sana o kadar iyilik yaptım, sen de tuttun eşkıyalara benim yeleği haber verdin." Derviş de der ki: "Oğlum, bu haramiler o kadar zulmettiler ki; baktım gayretullaha dokunmasına dört parmak kalmış. Senin yelek işte o dört parmak yerine geçti."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder