14 Mayıs 2012 Pazartesi

lâtifelerinin sultanı

Kalp olan efendi, padişah olan ALLAH'ı hatırladığı ve onun emirleri doğrultusunda hareket ettiği sürece, bir sıkıntı ve huzursuzluk olmaz.
insana sevgi hissi verilmiştir. İnsan ruhu, sevecek şekilde terbiye edilmiştir. Ancak, bu sevginin meşru yahut gayri meşru sahalarda kullanılması insana bırakılmıştır.
İnsan kalbi muhabbetini meşru olmayan yerlerde kullandığı zaman, ızdırap ve acıdan başka bir şey göremez.
Bu ızdırap ve acıların başında, sevdiği şeyden karşılık görmeme,
(beni begeneni ben begenmem benim begendigimse beni begenmez)
karşılık görse bile fani olduğu için elinden çabuk çıkması gibi durumlar o muhabbete, lezzetten çok, elem ve azap katıyor.
Zira bu kalbi ALLAH bize, kendi zat ve sıfatlarını sevmemiz için vermiştir. Ama biz suistimal edip masivaya sarf ettik. Ceza olarak da sevdiğimiz şeyler, sevgimize karşılık vermedi. Ya da fanilik yüzü ile bize ayrılık ve gurbet acısını çektirdi.
"Sen kendi mahiyetine bak ki: Senin lâtifelerin içinde öyle bir lâtife var ki, ebedden ve EBEDİ ZATtan başkasına razı olamaz.
Ondan başkasına teveccüh edemiyor. Mâsivâsına tenezzül etmez.
Bütün dünyayı ona versen, o fıtrî ihtiyacı tatmin edemez. O şey ise, senin duygularının ve lâtifelerinin sultanıdır.
FATIR-I HAKİMin emrine mutî olan o SULTANına itaat et, kurtul."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder