Nasıl bir meyve, ağacın en uzağında ve en üstünde bulunur, ama ağacın bütün özelliklerini ve irsiyetini içinde program ve plan şeklinde bulundurur.
Bir şekilde meyve, ağacın bir özeti bir modeli hükmündedir.
Aynı şekilde insan da şu kainat ağacının bir meyvesi bir neticesi gibidir; kainatın bütün hususiyetleri ve incelikleri insanın mahiyetine ince ve latif bir hat ile yazılmıştır.
Adeta kainat küçültülüp ve preslenip insanın mahiyetinde ve özellikle de kalbinde dürülmüş bir top kumaş gibidir. İnsan mahiyeti açılsa kainat olur,
kainat dürülse insan olur bir genişlikte mahiyete sahip insan.
Bu nedenledir ki insan bütün kainat ile alakadar ve bütün mevcudatla ilgilidir. Yüzü ve yönü mevcudat ve kainat olan kesret ile meşguldür. Zira insanın mahiyetinde ki sonsuz acizlik ve fakirlik damarı ve bütün mevcudata muhtaç bir şekilde yaratılması, insanı kainat ve mevcudatla ilgili ve irtibatlı hale getiriyor. Evet insan bir tavuğa muhtaç ve ilgili olduğu gibi koca kainata ve gezegenlere de aynı derecede ve şiddette muhtaç ve ilgilidir. Bu da ister istemez insanı kainat demek olan kesret ile irtibatlandırıyor.
İman ve ibadet ise insanın kesrete olan bu düşkünlüğüne ve irtibatına bir ayar çekiyor:)
Yani iman ve ibadet insanı kesret içinde, fena içinde boğulup gitmekten kurtarıp vahdete ve birlik olan tevhide yönlendiriyor. Kainat denilen şu mahlukat ve mevcudatın ALLAH’ın bir sanatı ve Ona işaret eden bir marifet levhası olduğunu iman ve ibadet ile insan idrak ediyor. Şayet iman ve ibadet olmasa, insan mahlukat ve kesret içinde boğulup gider.
Meccanen kabiliyetleri adi ihtiyaçlar içinde kokuşur. Bir yumurtanın derdine düşüp kainata halife olma şansını kaybeder. İşte iman ve ibadet insanın bu dağınık ve kuşatıcı mahiyetini toplayıp bir cihet olan vahdete tevcih ediyor ve mevcudatın zilletli ve acıklı köleliğinden kurtarıp, ALLAH’ın izzetli ve şerefli kulluğuna çıkarıyor.
Münteha kainatın dağınık hali, mebde ise kainatın tevhit ve vahdette birleşmiş her şeyin ALLAH’a işaret eden yönü ve cihetidir. Ağacın kökü ile dal budakları arasındaki durum gibidir. Ağacın kökü bir ve yekta iken yukarıya çıktıkça dağınık ve kesret şekline dönüşüyor. Kainatta bir ağaç gibidir, mebdei yani kökü iman ve ibadet iken müntehası yani eşyanın çokluğu insanın nazarını dağıtan bir objedir.
İşte kainatın ve eşyanın çokluğu içinde tevhidi ve vahdeti görmek ancak ibadetle mümkündür. İbadeti terk eden kainatın çokluğunda kaybolur gider.
İbadete sarılan ise kainatı bir ve yekta şekline çevirir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder