"Dünyanın âkıbeti ne olursa olsun, lezâizi terk etmek evlâdır. Çünkü, âkıbetin ya saadettir; saadet ise şu fâni lezâizin terkiyle olur. Veya şekavettir."
cümlesini izah eder misiniz?
Tasavvufun mühim esaslarından biri, dünyayı terketmektir. Şüphesiz bu terk, Üstadımızın ifadesiyle “kesben değil kalben” olmalıdır. Kesb çalışma, kazanma demektir. Şu var ki, mahiyetine hem madde, hem mânâ dercedilen insan, dünyanın maddesine çalışırken, mana yönünü ihmal etmemelidir. Bir insan para kazanmalı, fakat parayı kalbine değil, kasasına koymalı ve o parayla faydalı işler görmelidir.
Mevlâna’nın teşbihiyle,
“Su geminin içine girerse onu batırır, altında bulunursa onu yüzdürür.”
Dünyanın bir çekim kuvveti vardır. Bu çekimden kurtulamayanlar hakikatin semasına yükselemezler.
Bazılarının dünyayı terk noktasındaki “bir lokma bir hırka” telakkileri, kendi özel anlayışlarıdır.
Dünyanın bir çekim kuvveti vardır. Bu çekimden kurtulamayanlar hakikatin semasına yükselemezler.
Bazılarının dünyayı terk noktasındaki “bir lokma bir hırka” telakkileri, kendi özel anlayışlarıdır.
Asıl hüner, dünyayı ahiretin tarlası olarak görüp ondan ebedi saadeti namına azami derecede faydalanabilmektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder