Sizlere çok pahalı ve son model bir araba hediye edilmiş olsun.
Eğer siz bu arabaya bineceğiniz yerde, onu kümes yapıp içinde tavuklar besleseniz… İşte bu durumda en kıymetli bir eşyayı en kıymetsiz bir işte kullanmış ve arabayı yapan zatın hikmetine iftira atmış ve zulmetmiş olursunuz. Zira o arabaya binmeyip onu kümes yapmak, lisan-ı hâl ile şöyle demektir: “Ey bu arabayı yapan sanatkâr! Senin yaptığın bu araba hiçbir işe yaramaz ve bunun hiçbir kıymeti ve menfaati yoktur. Bundan olsa olsa kümes olur ve ancak bir kümes kıymetindedir. Ben de bu yüzden senin bu hediyeni kümes yaptım, zira ona ancak tavuklar yakışır...” İşte arabayı kümes yapmak bu manalara gelir.
Kendisine verilen en kıymetli azaları ve duyguları, nefs-i emmarenin tatmini için kullanmak da bunun gibidir. Âdeta o kişi lisan-ı hâliyle şöyle der: “Ey bu gözü, dili, kulağı ve diğer uzuvlarımı yaratan ve bana yüzlerce aza ve duygular takan zat! -Hâşâ- Senin yaptığın bu cihazlar ve bana taktığın bu duygular hiçbir işe yaramaz ve hepsi kıymetsiz aletlerdir. Bu dilden olsa olsa bir kapıcı olur. Bu gözden olsa olsa bir kavvad olur, bu akıldan olsa olsa uğursuz bir alet olur.
Sen bunlara boşuna masraf yapmışsın.
Ben de bu yüzden bu aletleri en kıymetsiz işlerde kullanıyorum.”
İşte azalarını layık olduğu mevkilerde kullanmayıp nefs-i emmarenin emrine verenler, lisan-ı hâlleri ile bu sözleri söylemekte ve ALLAH-u Teâlâ’nın hikmetine iftira atıp büyük bir zulmü işlemektedirler.
İşte azalarını layık olduğu mevkilerde kullanmayıp nefs-i emmarenin emrine verenler, lisan-ı hâlleri ile bu sözleri söylemekte ve ALLAH-u Teâlâ’nın hikmetine iftira atıp büyük bir zulmü işlemektedirler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder