30 Haziran 2013 Pazar

maşukum

"İnsanın en lezzetli ve tatlı ve kıymetli hissi olan muhabbet, eğer sırr-ı tevhid yardım etse, bu küçücük insanı, kâinat kadar büyütür ve genişlik verir ve mahlûkata nazenin bir sultan yapar." Bu cümleyi açıklar mısınız?  

         

ALLAH, insana ancak kendi ile meşgul olup, onun ile tatmin olabilecek mahiyette ve genişlikte bir kalp vermiştir. Bu sebeple kalbin fani olan mahluklara aşık olması ve onlar ile meşgul olması, kalbin manevi bir hastalığıdır; hatta kalbi bir şirktir.
 Zira ALLAH, kalbi insana, sadece kendisini sevmemiz için tahsis etmiştir. 
 
 Bu yüzden insan kalbini tatmin edip doyuracak tek maşuk, tek mahbub; ALLAH’tır.

Diğer bir husus; muhabbet ilim ve marifetin bir neticesi hükmündedir. İlim ve marifet ziyadeleştikçe, muhabbet de ona oranla ziyadeleşir. Demek asıl ve öz olan muhabbettir.
Nasıl meyve ağacı meyvesi için dikilir ve bakılır ise, aynı şekilde kainat ağacının meyvesi ve neticesi de muhabbettir, kainatın yaratılması da ona bakar.
 
 Bu yüzden ALLAH, insana nihayetsiz ve her şeyi kuşatacak bir muhabbet hissi vermiştir. Yani kendisini sevecek ve ona kalben bağlanacak bir muhabbet hissini, insanın özü ve esası olan kalbine yerleştirmiştir.

Demek insanın kalbinde her şeyi kuşatacak ve yutacak kabiliyette ve genişlikte bir muhabbet istidadı vardır. Bu muhabbeti, bu genişliğe ve bu kıvama; ancak tevhid getirir. Zira tevhid kalp ile ALLAH arasında bir adaptasyon, bir köprü gibidir.
Tevhid kalbin kullanma kılavuzu hükmündedir. Kılavuza göre hareket edilmez ise, kalp adi ve basit şeyler içinde boğulup gider. Kalbin o muazzam genişliği tevhid olmaz ise, basit ve adi bir mahlukta meccanen söner gider.

Tevhid, kalbi sahibine yöneltmesi noktasından kalbe yardım edip, rehber oluyor. Nasıl tevhid akla rehber olduğu zaman, her şey de ALLAH’ı bulduruyor ise, aynı tevhid kalbe rehber olduğu zaman da, kalbi kainatın dağınıklığından ve mecazi aşklarından kurtarıp, hakiki aşk olan ALLAH’a yöneltiyor
.maşuku

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder