16 Haziran 2013 Pazar

etme

Üstat On Yedinci Söz'de, insanın her bir azasının ve cihazının kainata ve mahlukata nasıl bakması gerektiğine işaret ediyor. İnsandaki hayal ile mahlukata bakışın nasıl olması gerektiğine rehberlik yapıyor.
Hayalen bütün ağaçlar ve nebatat, adeta bir resmi geçit vaziyetinde gibi yapmış olduğu şuurlu ve hikmetli hareketlerle tesbih ve ubudiyetlerini ilan ediyorlar.
Çıkarmış oldukları dokunaklı sesler ise, firaktan gelen elemli şikayetler değil, teşekkür ve tahmidat sesleridir. İşte Hakim ismine mazhar olan hikmetli bir mütefekkir bu manayı anlıyor, ağaçların çıkarmış olduğu seslerden.

Ama Vedud ismine mazhar olmuş bir aşık ise, meseleye aşk penceresinden baktığı için, o ağaç ve nebatattan çıkan dokunaklı sesleri, neyin hüzünlü ağlayışına benzetir.
 
Aşkın bela ve hüznü firaktır, yani ayrılıklardır. Mahlukata aşk ile yapışan aşık efendi, mahlukatın ölüme ve firaka mazhar olmasını kaldıramıyor. Vaveyla ediyor, şikayete başlıyor. Sair hikmet ve manaları aklına getiremiyor. Meseleye sadece aşk penceresinden bakıyor. O zaman acı veren  ayrılık şikayetleri hayatına işliyor, eserlerine dillerine ve etvarına  yansıyor.
huzun
Bir ismin galebesi ve o isimde hapis olmak, başka isimlerin mana ve tecelliyatını örtebiliyor. Ya da fark ettiremiyor. Vedud ismine mazhar olmuş ve o isimde hapis olan bir aşık evliya, ALLAH’ın mahlukatta işleyen diğer isimlerin mana ve tecellilerini fark edemediği için, meseleye sadece aşk penceresinden bakıyor. Bazen bu hal çok büyük zatlarda da geçici olarak olmuştur.
 
Onun için Hazreti Mevlana da geçici olarak bu gibi hallere girdiği anlaşılıyor. Bazı eserlerinde firaktan şikayetleri olmuş, aşkın coşkusu o mahlukatın ayrılığa ve ölüme düşmesine dayanamayıp şikayet etmiştir.
 "Duydum ki bizi bırakmaya azmediyorsun, etme.
Başka bir yar, başka bir dosta meylediyorsun, etme.

Sen yadeller dünyasında ne arıyorsun yabancı?
Hangi hasta gönüllüyü kastediyorsun, etme.

Çalma bizi, bizden bizi, gitme o ellere doğru.
Çalınmış başkalarına nazar ediyorsun, etme.

Ey ay, felek harab olmuş, altüst olmuş senin için...
Bizi öyle harab, öyle altüst ediyorsun, etme."
 
Ama bu haller geçici olarak bulunmuştur.
Onun dışında istikamet ve hidayet üzere gitmiştir.
Özetle, Vedud isminin galebesinde olan aşıklar, nasıl neyin sesi hüzünlü ve dokunaklı çalar, mahlukattan çıkan sesleri de ayrılık acısından çıkan hüzünlü ve dokunaklı sesler olarak anlamışlar. Hazreti Mevlana da geçici olarak bu halin içine girip çıkmıştır. Ama mahlukattan çıkan o sesler ayrılık acısının inlemesi değil, tahmid ve teşekkür sesleridir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder