Padişah bir kimseye bir mektup gönderse,
kendisine bazı tekliflerde bulunsa ve bunları yaptığı takdirde belli bir makama tayin edileceğini bildirse. Mektubu alan zat, padişaha şöyle bir cevap verse: Mektubunuzu aldım. Mektup beyaz ve kenarları nakışlı bir zarfa konulmuş olarak elime geçti. Mektubu yazdırdığınız memurunuzun cidden harika bir hattı var. Bu hat, dünya çapında bir değere sahip. Kullandığı mürekkep de çok kaliteli...
Buna benzer birçok bilgiye yer verse de padişahın isteğini hiç dikkate almasa ve tayin olacağı makama liyakat kesbetmek için bir gayret göstermese; padişahın bu mektup sahibine ne yapacağı az çok tahmin edilir. Kendisi vaad edilen o makama kesinlikle gelemeyeceği gibi, bu bilgisizliğine ve nezaketsizliğine karşı da ayrıca ceza görmesi beklenir.
Bütün varlık âlemi ALLAH’ın esma ve sıfat tecellileriyle ortaya çıkmışlardır. Eşyanın zahirinde başka, batınlarında başka isimler tecelli eder. Hepsi güzeldir, hepsi tefekkür edilecek, hepsinden ALLAH’ın kemaline ve cemaline ayrı yollar bulunacak ve o yollara tefekkür ile girilecektir. Çoğu insan kâinatı ve hadisatı değerlendirirken, daha çok, zahire bakarlar ve onları değerlendirirken kendi menfaatlerini esas alırlar.
“Hem her eser-i Samedanî bir mektup gibi, bir Sâni-i Zülcelâl’in esmasını bildirir. Nakıştan manaya geçsen esmâ yoluyla müsemmayı bulursun.”17söz
vecizesinde güzelce dile getiriliği gibi, nakışlar da ALLAH’ındır, onları taşıyan eserler de. Şu var ki; nakışta boğulup kalmamak, ondan manaya geçmek ve o nakşı ortaya çıkaran esma-i İlâhîyeyi tefekkür etmek gerekir. Önemli olan nakşa hayran olup kalmak değil Müsemmayı bulmak, yani o nakışta isimlerini tecelli ettiren zatın marifet ve muhabbetinde yol almak, böylece kemale ermektir. Elbette nakışların kendileri de önemlidir, önemli olmasalardı yaratılmazlardı.
“… Göklerin ve yerin yaratılış (hikmetleri) üzerinde tefekkür ederler. Ve şöyle derler: 'Ey RABBimiz! Sen bunları boşuna yaratmadın. Sen her türlü noksanlıktan münezzehsin.'...” (Âl- i İmrân, 3/191)
ayet-i kerimesi, bu noktada bizlere çok ince bir mesaj vermektedir. Semavat ve arzı tefekkür edenler övülürken, onların bu tefekkürlerini “o varlıkların yaratılışları” üzerinde yoğunlaştırdıklarına bilhassa dikkat çekilir. Böylece, mahlukatın birer İlâhi sanat eseri olarak tefekkür edilmesi gerektiği ders verilir.
lumiere571.blogspot.com
latahzeninnallahemeana.wordpress.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder