"Gençlik sarhoşluğuyla, gaflet içinde dünyayı hoş ve güzel gördüğüm halde, gençlik sarhoşluğundan ihtiyarlık sabahında ayıldığım dakikada, o güzel zannettiğim, âhirete müteveccih olmayan dünyanın yüzünü nasıl çirkin gördüğümü ve âhirete bakan,.." izahı?
İnsanın mahiyetine takılan duygu ve cihazların kahir ekseriyeti, ahiret ve beka yurdu olan cennet için verilmiştir. Dünya ise bu duygu ve cihazların ahiret lehine geliştirilmesi için geçici bir mektep, geçici bir tarla hükmündedir. Bu duygu ve cihazların ağzı ve midesi o kadar geniştir ki, dünya bu ağız ve midede çok küçük bir kırıntı gibidir, onunla tatmin olmaz.
Bu duygu ve cihazları doyurup tatmin edecek tek yer ahiret ve cennettir.
Öyle ise bu duygu ve cihazları dünyanın adi ve basit şeylerinde heba etmek yerine, yüzlerini ahirete çevirip orası için geliştirmek gerekiyor. Bu cihaz ve duyguları nefis ve dünya hesabına çalıştırıp işletir isek, meccanen ve hebaen helak olup giderler. Hem de günah ve sorumluluklarını ruhun üzerine yükleyip ahiret aleminde ruh ve bedeni müthiş bir azaba duçar eder.
İşte insan bu duygu ve cihazlarını işletecek en önemli ve verimli dönem olan gençlik ve ömür sermayesini, dünyanın adi ve gelip geçici şeylerinde meccanen harcarsa, dehşetli bir hüzün ve azaba düşer. Ne dünyadan ne de ukbadan umduğunu bulabilir, hayatı bütünüyle zehir olur. İnsan tamamı ile ahirete programlanmış ve orası için yaratılmıştır. Böyle bir programı dünyanın kir ve pasları içinde heba edersek, o mükemmel fıtratımız ve mahiyetimiz gayet adi ve basit bir dereceye düşer.
İşte insanın ahsen-i takvimden esfeli safiline düşmesi bu manayadır.
Nasıl değerli bir elmas ve altın, kaba ve pis bir şeyde kullanılırsa müteessir olur, yani onun değer ve kıymetine bir hakaret olur; aynı şekilde elmas ve altından daha kıymetli olan insanın duygu ve latifelerini de dünyanın kaba ve pis şeylerinde öldürmek ve söndürmek, aynen mahiyet-i insana bir hakaret, bir ıstıraptır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder