İnsanda binlerce latifeler ve duygular vardır.
Akıl, bunlardan sadece biridir. Bir zikirden yalnız akıl istifade etmez. Diğer bütün duygular istifade ederler. Ancak aklın istifade etmesi, diğer duyguların istifade etmesinden farklıdır. Akıl istifade ettiğinin farkındadır.
Ayrıca diğer bazı duyguların istifadesinde de akıl haberdar olabildiği için onları da hissedebiliyoruz. Ancak diğer dugularımızın istifadesinde haberimiz olmuyor. Haberimizin olmaması, o duyguların, zikirlerden faydalanmadığı anlamına gelmez.
Bu konuyu izah için şu örnek verilebilir. Yediğimiz herhangi bir gıdanın tadından, kokusunundan, ve renginden, akıl farkında olduğu için istifade ediyoruz. ve istifade ettiğimizin farkında oluyoruz. Ancak, aynı gıdaladan hücrelerimizin nasıl faydalandığını hissetmiyoruz, farkında değiliz. Farkında olmamamız, hücrelerin nasipsiz kaldığı anlamına gelmez.
Okunan herhangi bir ayetin anlamını bilmediğimiz halde etkileniyoruz,
Ayrıca diğer bazı duyguların istifadesinde de akıl haberdar olabildiği için onları da hissedebiliyoruz. Ancak diğer dugularımızın istifadesinde haberimiz olmuyor. Haberimizin olmaması, o duyguların, zikirlerden faydalanmadığı anlamına gelmez.
Bu konuyu izah için şu örnek verilebilir. Yediğimiz herhangi bir gıdanın tadından, kokusunundan, ve renginden, akıl farkında olduğu için istifade ediyoruz. ve istifade ettiğimizin farkında oluyoruz. Ancak, aynı gıdaladan hücrelerimizin nasıl faydalandığını hissetmiyoruz, farkında değiliz. Farkında olmamamız, hücrelerin nasipsiz kaldığı anlamına gelmez.
Okunan herhangi bir ayetin anlamını bilmediğimiz halde etkileniyoruz,
dugularımız galeyana geliyor.
Sefih bir ortamdan geçerken de aynı durumu yaşıyoruz.
Gözlerimizi haramdan sakındığımız halde dugularımızın kirlendiğini anlıyoruz.
Demek farkında olmadan etkileniyoruz.
Elhasıl, Üstad'ın dediği gibi; "Hem İmân yalnız ilim ile değil; imanda çok letâifin hisseleri var. Nasıl ki, bir yemek mideye girse, o yemek muhtelif âsâba, muhtelif bir surette inkısam edip tevzi olunuyor. İlimle gelen mesâil-i imaniye dahi, akıl midesine girdikten sonra, derecâta göre ruh, kalb, sır, nefis, ve hâkezâ, letâif kendine göre birer hisse alır,
masseder."
Yirmi Altıncı Mektup.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder