İlmin ve teknolojinin zirveye vardığı günümüzde
( toplumda yaygın olarak bulunan)
el ayasına, oyun kâğıdına, çay falına,kahve fincanına ve su dolu tasa bakarak
bu çeşit cahiliye âdetleri değişik usûl ve şekillerde uygulanmakta
Halbuki
Gelecekten ne cinler, ne insanlar, ne melekler;
hiç kimse ALLAH izin vermedikçe haber veremez.
Falcılık ve fala inanmak, Tevhid inancıyla çelişiyor. Çünkü Tevhid inancına göre gelecek, bütün yönleriyle ALLAH’ın ilminde, elinde ve takdirindedir.
Ancak
insan, ALLAH’tan gelecekle ilgili her şeyi, her değişikliği isteyebilir; bunun için de kavlî ve fiilî duâ kapısı sürekli açıktır.
Kur’ân inmezden önce cinler, gelecek haberlerini gerçeğe yakın şekilde yakın gökten çalıp getirebiliyorlardı. Çünkü yakın gökte, mukadderâtı indiren, gelen mukadderâtı kendi aralarında konuşan vazifeli melekler vardır. Bu konuşmaları cinler kulak hırsızlığı yaparak çalarlar, gelip insanlara da söylerlerdi.
İnsanlar da bu haberlere inanıp yayarlardı.
Oysa Kur’ân inmeye başlayıp, Tevhid inancı bütün kemâlâtıyla geldikten sonra artık insan, doğrudan ALLAH ile, yaratıcısı ile ilişkilendirilmiş, istediklerini ancak ve sadece ALLAH’tan istemesi öngörülmüş, duâ kapısı bu yüzden hep açık tutulmuş; böyle Kur’ân vahyine de gölge düşürecek şekilde yalan yanlış haberlerin cinlerden alınması da, bu amaçla cinlerin gökleri dinlemesi de yasaklanmıştır.
Oysa Kur’ân inmeye başlayıp, Tevhid inancı bütün kemâlâtıyla geldikten sonra artık insan, doğrudan ALLAH ile, yaratıcısı ile ilişkilendirilmiş, istediklerini ancak ve sadece ALLAH’tan istemesi öngörülmüş, duâ kapısı bu yüzden hep açık tutulmuş; böyle Kur’ân vahyine de gölge düşürecek şekilde yalan yanlış haberlerin cinlerden alınması da, bu amaçla cinlerin gökleri dinlemesi de yasaklanmıştır.
"Halbuki biz, (daha önce) göğün bazı yerlerinde gayb haberlerini dinlemek için otururduk. Fakat şimdi her kim dinlemeye kalkacak olursa, kendini gözetleyen yakıcı bir ışık bulur."cin süresi
Kur’ân inmeye başladıktan sonra artık cinler gökleri dinleyemiyorlar, göklerden gelecek haberleri getiremiyorlar. Fakat maalesef cinler de, insanlar da bu kapanan kapıyı günümüze kadar çalmaya devam ede gelmişlerdir.
“Artık kâhinlere gitmeyin”
Bazı Sahabîler Peygamberimize gelerek kâhinler hakkında fikrini sorarlar. Peygamber Efendimiz de, “Kâhinler bir şey değildir” buyururlar. İçlerinden bir kısmının tekrar, “Yâ RESULALLAH, onlar bazan birşey söylüyorlar da doğru çıkıyor”
demeleri üzerine RESULALLAH (a.s.m.) şöyle buyurur: “Bu söz cinlerindir. Cin bilgiyi kapar da dostunun kulağına tavuğun gıdaklaması gibi gıdaklar.
Bu şekilde ona yüz yalandan daha fazlasını karıştırır.”
Kâhinin söylediğinin çoğu uydurma ve yalan olduğundan, ona inanıp kanan kimse hareket ve geleceğini duyduklarına göre düzenlerse, ya boş ümitlere kapılıp hayal ve düşüncelerini lüzumsuz şeylerle doldurur veya verilen kötü haberler üzerine ümitsizliğe ve karamsarlığa düşürür.
"Allahümme la ye'ti bi'l-hasenâtı illa ente ve lâ yedfe'u's-Seyyiâti illâ ente velâ havle ve lâ kuvvete illâ bike.
ALLAHım! Hayrı ancak sen verebilirsin, kötülüğü de ancak sen defedebilirsin. İbadet, çalışma, korunma vs. için muhtaç olduğumuz güç ve kuvvet de ancak sendendir."
Bir gün adamın biri Hz. Musa’ya geldi:
“Ya Musa, ne olur dua ette ben hayvanların dilinden anlayayım ve bundan kendime hisseler çıkararak daha iyi bir insan olayım,” dedi.
Hz. Musa:
“Kaldıramayacağın bir yükün altına girmeye çalışma, bu halin senin için daha hayırlıdır,” dedi.
Fakat adam dinlemedi, ısrar etti:
“Ya Musa ne olur hiç değilse kapımda yatan köpekle horozun dilini anlayayım,”dedi.
Hz. Musa her ne kadar bundan vazgeçmesi için çalıştıysa da adam istediğinde ısrarlıydı. Bunun üzerine Hz. Musa ona dua etti. Adam sevinerek evine döndü. Ertesi sabah hizmetçisi sofrayı kurarken bir parça ekmek fırlayıp düştü. Horoz koşarak ekmeği kaptı. Köpek buna çok kızdı.
“Bre horoz bu yaptığın doğru mu? Sen buğdayda yiyebilirsin arpa da. Mısır da yiyebilirsin, küçük taneleri de. Bense ekmekten başka bir şey yiyemem, neden benim rızkımı alıyorsun?” dedi.
Horoz cevap verdi:
“Haklısın fakat hiç üzülme yarın bizim efendinin eşeği ölecek, sen de böylece karnını iyice doyuracaksın,” dedi.
Bunu duyan adam hemen eşeği pazara götürerek sattı.
Ertesi sabah da, “Bakalım köpekle horoz ne konuşacaklar?..” diye onların yanına geldi.
Köpek horoza sitem ediyor:
“Yahu horoz hani eşek ölecekti, biz de karnımızı doyuracaktık,” diyordu. Horoz:
“Eşek Ölmeye öldü lakin başka yerde çünkü sahibimiz onu sattı. Fakat hiç merak etme yarın at ölecek, o zaman da daha büyük ziyafete konacaksın,” dedi.
“Bunu duyan adam hemen ahıra koştu, atı aldığı gibi pazara götürüp sattı. Sevinerek evine döndü.
“Bu hayvanların dilini öğrenmem çok iyi oldu böylece zarardan kurtuldum,” diye düşünüyordu.
Ertesi sabah yine “Acaba ne konuşacaklar?..” diye köpekle horozun yanına gitti. Köpek yine horoza sitem edip duruyordu:
“Yahu horoz kardeş, bu sefer de, dediğin olmadı, yoksa, sen de mi yalana başladın?..” dedi.
Horoz:
“Hayır ben yalan söylemedim at ölecekti lakin sahibimiz, efendimiz onu da sattı. Fakat merak etme, yarın efendimizin çok değerli kölesi ölecek o zaman onun hayrına yemekler, helvalar verilecek hepimiz doyacağız,” dedi.
Bunu duyan adam hiç beklemeden, kölesini götürüp sattı.
“Bu horozla köpeğin dilini öğrenmem iyi oldu. Böylece bir çok zarardan kurtuldum,” diye düşünerek sevindi. Ertesi gün yine köpekle horozun yanına gitti. İkisi yine konuşuyorlardı. Köpek bu sefer çok kızgındı:
“Yalancı horoz, hâni köle ölecek bu sayede karnımız doyacaktı, günlerdir beni yalanlarınla avutuyorsun, bu sana yakışır bir davranış mı?” dedi.
Horoz da:
“Köle öldü fakat burada değil başka yerde. Çünkü sahibimiz onu da sattı. Ama hiç iyi etmedi. Çünkü bu sefer sıra kendisine geldi. Zira ilkin kaza, belâ eşeğe gelecek, böylece sahibimiz beladan ve kazadan kurtulmuş olacaktı. Eşeği satınca, onun yerine ata geldi, atı da satınca onun yerine köleye geldi, köleyi de satınca bela kendisine geldi. Sıra onda, yarın sahibimiz ölecek, o sayede hepimiz doyacağız,” dedi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder