Umûrun HAKK'a tefvîz et
(Sen işlerini ALLAH'a havâle et)
İnsan aciz ve tahammülsüz bir varlık olduğu için,
şikayet ve sızlanmaktan
kendini kurtaramaz.
Bu sebeple insanlara; "Şikayet etmeyin, sızlanmayın." demek yerine,
"ALLAH’ı aciz kullara şikayet manasına gelen isyan yerine, derdini ve halini ALLAH’a şikayet et." denilmelidir. O zaman hem dert ve musibetler merciine şikayet edilmiş olur, hem de o tahammülsüzlükten gelen sızlanma ve şikayet ihtiyacı meşru bir şekilde tatmin edilmiş olur. Bu avam insanlar için temel bir ölçüdür.
Nitekim, şu ayet bize bu hususta güzel bir örnek teşkil etmektedir:
"Ben derdimi de, üzüntümü de ancak ALLAH'a şikâyet ederim dedi..." (Yusuf, 12/86)
Nasıl iman ve ibadetlerin nihayetsiz makam ve dereceleri varsa, aynı şekilde sabrın da nihayetsiz derece ve makamları vardır. Büyük zatların sabırları ağaç ise, bizimki de küçük bir fidan veya çekirdek olabilir. Bu yüzden kusur etsek, derhal tövbe ile temizlemeli, şikayetimizi de ALLAH’a tevcih etmeliyiz. Yoksa aciz ve çaresiz kullara ALLAH’ı şikayet etmenin hiçbir faydası olmadığı gibi, zararı çok çetin olur.
Ağlama ve sızlanmayı onun kapısında yapmak güzel bir kulluk iken, sair insanların nazarında yapmak isyan ve fısk oluyor. Yalnız, derdimizi şikayetsiz olarak birileri ile paylaşmak sabra muhalif olmaz. Zira ALLAH devayı sebepler eli ile gönderiyor. Biz bütünü ile sebeplerden yüz çevirir isek, adetullaha muhalefet etmiş oluruz.
Mesela, bir yerimiz ağrıyor, ama sabra muhalif olur zannı ile hekime müracaat etmiyoruz. Bu sabır değil, eziyet olur. Şikayet etmeden, devayı sebeplerde aramak caizdir, sabra muhalif olmaz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder