Hayatın deneyleri ve darbeleri bazılarımızı olgunlaştırır, bazılarımızı imha eder. Herkes iki yoldan birini seçmek zorundadır. Ya olgunlaşacağız ya da yıkılacağız.
Hayatın olayları, deney ve darbeleri yani stres karşısında herkesin farklı tepki ve yaklaşımları vardır. Burada kişilik yapısı önemli rol oynar.
Stres verici uyaranlara karşı psikolojik tepkinin şekillenmesi ve olayı tehdit olarak değerlendirilmesinde kişiliğe bağlı eğilimler, zihinsel kapasite, geçmiş yaşantı ve tecrübeler önemli rol oynar.
Stresli vücudun psikolojik cevabı; koku, endişe, gerilim, kaçınma davranışı şeklinde olurken, fizyolojik cevabı da; çarpıntı, kızarma-sararma, terleme-soğuma ve nefes sıkışması gibi belirtiler şeklinde kendini gösterir.
Stresle mücadeleyi zorlaştıran kişilik özelliklerini iyi tanımak gerekir. Düşmanca duyguları ağır basan, aşırı duyarlı, ben merkezci, katı, endişeli, kötümser, içine kapanık, alıngan, huzursuz, kolay kışkırtılan, tepkisel, saldırgan, değişen, aceleci, sabırsız, telaşlı, hırslı, doyumsuz, mükemmeliyetçi, hızlı araba kullanma, sorumluluk duygusu fazla veya vurdumduymaz kişilik özellikleri stresle mücadeleyi zorlaştırır.
“A” tipi davranış tarzı:
bu davranış tarzı batı dünyasında teşvik edilen ve ödüllendirilen bir davranış biçimidir.
Fakat bu davranış tarzını gösteren bireylerde; mide ülseri ve koroner kalp hastalıkları başta olmak üzere, pek çok hastalık daha yüksek oranda ortaya çıkmaktadır.
Başlıca özellikleri:
Yarışmacılık
Saldırganlık, ataklık, girişimcilik
Düşmanlık duyguları
Hırslılık, beklenti seviyesinin yüksekliği
Zaman baskısı, acelecilik, sabırsızlık
Doyumsuzluk
Ben merkezcilik
Bu kişilik özellikleri batı dünyasında başarı için gerekli görülmekte ve ödüllendirilmektedir. İnsanlık tarihinde belki ilk defa yüzyılımızda; hızlı, saldırgan, hareketli, yarışan, tüketen, abartılmış, zaman darlığı çeken, aceleci, sabırsız insanlar bu kadar teşvik edilmektedir. Bunun da tabii sonucu insanların daha zengin olması fakat daha mutlu olamamasıdır.
“B” tipi davranış tarzı:
“A” tipi davranış tarzının tersidir.
Sakin, acelesiz, sabırlı kişilerdir. İyi dinleyicidirler, başkalarının konuşmalarına imkan verirler. Baskı altında oldukları sırada bile heyecan ve telaş göstermezler. Beklemeye tahammüllüdürler. Rekabet ve yarışmayı sevmezler. Yumuşak başlıdırlar. Yavaş ve tartarak konuşurlar. Her şeyi yavaş yapmayı severler, duygularını açıkça ifade ederler. Düşmanlığı sevmezler, küçük şeylerden mutlu olurlar. Ölçülü ve sınırlı sorumluluk isterler. Esnektirler, gereksiz konularda derinleşmezler.
“A” grubu davranış kalıbı gösterenlerde kalp krizi oranı “B” grubuna göre beş misli olmaktadır. Koroner kalp hastalarının %70’nin “A” tipi davranış biçimi sergiledikleri dikkati çekmektedir.
Batı tarzı hayat biçimi ürünlerin hayat kalitesini artırdı, milli gelir seviyesini yükselti, bireyler ve toplum daha zengin oldu ama buna karşı büyük bir bedel ödüyorlar, insanların hem beden, hem akıl ve ruh sağlığı daha çok bozuluyor.
“A” ve “B” tipi davranış kalıpları arasında en belirgin farklılık acelecilik, telaşlılık, sabırsızlık oranları ile ilgili. O halde “A” tipi davranış özelliklerini, “B” tipi haline dönüştürmek nasıl olur?
İşte bunun yolu da sabır eğitiminden geçer.
Sabır, olaylar, sıkıntılar karşısında sızlanmadan, şikayet etmeden katlanabilmek ve tahammül gösteren, isyan etmeyen; sonuçta mutluluğun lezzetini tadar.
Bizi pişirecek olan zorluk ve engellerin darbeleridir. Yunus Emre “Hamdım, yandım, piştim, oldum elhamdulillah” derken yanmamanın acısını ne güzel ifade etmiştir. İnsanın içersindeki cevher zorluklar gelişiyor.
Sisal bitkisinin hikayesi:
Bu bitki Amerika kıtasında, soğuk rüzgar, sert verimsiz toprak ve sıcak güneşte yetişen bir bitki. Yaprakları çok elyaflı, dokumada kullanılıyor. Elyafının kıymeti nedeniyle, bu bitkiyi daha verimli topraklarda yetiştirmeyi deniyorlar. Bitki yetişiyor ve çok daha büyükçe yaprakları çıkıyor fakat bakıyorlar yaprakların içinde elyaf yok.Sonra anlaşılıyor ki bitkinin kötü toprak, soğuk rüzgar, sıcak güneşle mücadelesi onun lifli yapısını meydana getiriyormuş.Yani içindeki cevheri geliştiriyormuş.İşte insan içindeki cevherde zorluklara katlanma ve mücadele ile gelişmektedir.
“İhtiyaç ilmin hocasıdır” sözü ne kadar yerinde.Hastalıklar mikropları olmasa tıp bu kadar ilerler biyoloji bu kadar gelişir miydi?
Değişme “acı” demektir. Çocuk doğarken neden ağlar? Rahat anne karnından sonra hayatın zorlukları ile yüz yüze gelmeye başlamıştır. Yeni bir şey öğrenmek, zahmete katlanmayı gerektirir.
Büyük başarılar kafa yormak, bir çok zevk ve lezzet ve keyiften geri durmakla doğmaktadır. Hem canının istediği her şeyi yapacaksın, hem de başarılı olacaksın. Bu mümkün değildir.
Büyük başarılar, büyük mücadelelerin sonucunda gelir, mücadele ne kadar çetinse başarı da o kadar büyük olur.
Rüzgar, yağmur ve fırtınaların kamçısı, bitkilerin tohumlarında gizli olan çiçek ve meyve verme yeteneğini ortaya çıkarır. Zayıf ağaçlar dayanamaz. Fanus içersinde büyütülen ağaçlar hiç dayanamaz. Tıpkı aşırı korunarak büyütülen çocukların hayat zorluklarında kolay depresyona girmesi gibi.
“Elbette sabredenlerle beraberim” (Bakara, 153)
Sabır insan has bir sıfattır. Hayvanlarda ve hatta meleklerde bile yoktur. Nefsin arzuları veya düşmanla mücadele gibi sorumluluklar sabrı gerektirir.
Prof.Dr.Nevzat Tarhan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder