Tabiatın iki yüzü vardır
Birisi maddeci felsefenin iddia ettiği ve batıl olan muhayyel bir İlah tasavvurudur. Yani bunların vehmine göre kainatın umumunda cereyan eden kanunların ve sebeplerin toplamından hasıl olan ve bu kanunları ve sebepleri ve ondan sudur eden neticeleri yaratan ve tedbir eden bir tabiat var ki, her şeyin tedbir ve dizgini bu tabiatın elindedir. Bu tabiat anlayışı tamamen maddeci felsefenin uydurduğu batıl bir vehimdir. Bu maddeciler ALLAH’ın kainat ve sebepler üstünde harika bir şekilde tecelli ve tezahür eden rububiyetini uzaktan uzağa hissetmişler ve buna da kendilerince tabiat demişlerdir.
Tabiat dedikleri şey bu vechesi ile yoktur ve hayali bir kurgudur.
Tabiatın ikinci yüzü ise, sebepler ve alemdeki umumi mizan ve nizamdır ki, bu açıdan tabiat var ve mevcuttur. Bütün bu sebepleri ve sebepler üstünde parlayan intizam ve mizanları icat edip yaratan, ALLAH’ın kudret sıfatıdır. Bütün eşyanın ve maddenin denge ve manalarını da bu intizam ve mizana bağlamıştır. Tabir yerinde ise, tabiat denilen şey bir tuval ise,
eşya da bu tuval üstünde duran nakış ve resimlerdir. Tuvalı ve tuval üstündeki nakış ve resimleri icat edip resmeden de ALLAH’ın kudreti ve sair sıfatlarıdır.
Tabiat bir sanattır sanatkar olamaz, bir fiildir fail olamaz, bir edilgendir etken olamaz, bir mistardır mastar olamaz, vehmi bir kurgudur hakikat ve gerçek olamaz.
Mistar, ustanın sanatında kullandığı bir alettir, mastar ise işi yapan hakiki fail demektir. Şimdi binayı yapan usta meydanda dururken, ustanın aletine işaretle,
işte binanın mucidi budur demek, ahmaklığın en acaibi olsa gerekir. Tabiat ve esbap denilen şeyler olsa olsa, ALLAH’ın sanatlarında bir alet bir araç bir bahane olabilir, bundan fazlasını bunlara vermek akla aykırı bir durumdur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder