Aynanın kalınlığı birkaç milimetre olduğu halde, kendini güneşe karşı tuttuğu anda, bir derinlik kazanıyor ve yüz elli milyon kilometrelik bir mesafeyi içine alabiliyor.
Şimdi bu ayna, “Ben yüz elli milyon kilometreyim.” dese maskara olur; zira onun kaç milimetre olduğu herkesin malûmudur. Onda teşekkül eden derinlik, infial(kabul) cihetiyledir.
Ayna kendisini iki metre ilerideki bir duvara karşı tutsa, onda iki metrelik bir mesafe teşekkül eder. Yüz metre ötedeki bir dağa karşı tutsa, içindeki mesafe yüz metre olur.
Ayna kendisini iki metre ilerideki bir duvara karşı tutsa, onda iki metrelik bir mesafe teşekkül eder. Yüz metre ötedeki bir dağa karşı tutsa, içindeki mesafe yüz metre olur.
Hepimiz o ayna gibiyiz.Aklımızı, kalbimizi, hayalimizi neye karşı tutsak, değerimiz de, derinliğimiz de, kıymetimiz de ona göre oluyor.
İşte iman ile ALLAH’a intisap ekmek, aklını O’nun eserlerini tefekkürde kullanmak, his dünyasının yönünü ebediyete çevirmek de insanı böyle yükseltir, büyütür ve derinleştirir.
Biz fiil cihetimizle övünmeyi bir tarafa bırakıp infial cihetimize bakmalı, bizde icra edilen İlâhî fiilleri, bize yapılan ihsan ve ikramları tefekkür(düşünmek) etmeliyiz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder